Dede Korkut Hikayeleri Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Dede Korkut Hikayeleri Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

1) Dede Korkut kimdir?

Cevap: Dede Korkut Kitabına adını veren aynı zamanda destansı hikayelerin anlatıcı olan kişi, Oğuz Türklerinin geleneklerini, törelerini tam anlamıyla bilen yarı efsanevi bir bilgedir.

 

2) Dede Korkut Hikayeleri kaç hikayeden oluşur?

Cevap: Dede Korkut kitabı, bir mukaddime ve destansı özellikler gösteren on iki hikayeden oluşur.

3) Dede Korkut hikayelerinde geçen destanlar kaçıncı yüzyılda yazıya geçirilmiştir?

Cevap: Destanlar önceleri kapuz eşliğinde söylenmiş, dilden dile aktarılmış, 14-15. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Bu yanıyla sözlü halk edebiyatının ürünü olduğunu söyleyebiliriz.

 

4) Kitaba göre Dede Korkut ne zaman ortaya çıkar?

Cevap: Dede Korkut belirli olaylar sırasında ve her hikayenin sonunda ortaya çıkar. Olayları tatlıya bağlar, sorunları çözer, ad koyar, deyiş söyler. “Dya edeyim hanım” diyerek iyi dileklerde bulunur.

 5) Dede Korkut’un başka adları var mıdır, varsa nelerdir?

Cevap: Oğuzların Bayat boyundan olan Korkut Ata, Dedem Korkut ya da Dede Korkut adı ile bilinir.

 

6) Dede Korkut Kitabı ülkemizde ilk kez kim tarafından yayımlanmıştır?

Cevap: Ülkemizde ilk kez Kilisli Rıfat tarafından Arap harfleriyle 1916’da yayımlanmış, Latin alfabesiyle ilk çalışmayı Orhan Şaik Gökyay 1938 yılında yapmıştır. Muharrem Ergin’in asıl metne dayanarak yaptığı bilimsel incelemesi ise 1958 yılında yayımlanmıştır.

 

7) Dede Korkut Kitabı ile ilgili neler biliyorsunuz? Kısaca açıklayınız

Cevap: Destan döneminden  halk hikayeciliğine geçiş döneminin en önemli ürünü  Dede Korkut Hikâyeleridir. Dede Korkut’un hikâyeleri, parça parça ve değişik versiyonlarda Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşamaktadır. Hikâyeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki Müslüman Oğuzların hayatını anlatır. Metnin  Dresden yazması on iki, Vatikan yazması ise altı destansı hikâye ve bir önsözden oluşur. İçerdiği hikâyeler tarih  boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan birer sözlü gelenek ürünüdür. 

 

8) Dede Korkut Hikayeleri kitabında geçen karakter adlarına örnek veriniz.

Cevap: Dirse Han, Kazan Han, Boğaç Han, Burla Hatun, Balçiçek Hatun, Uruz Er, Bayındır Han, Bamsı Beyrek,  Dedem Korkut, Başat vb’dir.

Kardeş İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Kardeş İle İlgili Atasözleri ve Anlamları


Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş: Kardeşler arasında ne kadar geçimsizlik olsa da içlerinden birinin tehlike içinde olduğunu gördüklerinde aradaki çekişmeyi, husumeti unutup onun yardımına koşarlar.

Kardeş düşmanlığı karşıdan düşman çıkıncaya kadardır: Kardeşler arasında  ara ara sorunlar çıksa da içlerinden birinin tehlike içinde olduğunu gördüklerinde aradaki çekişmeyi, husumeti unutup onun yardımına koşarlar.


Kardeşten karın yakın, kulaktan burun yakın: İnsanın kendi yararı her şeyden daha önemlidir.

Kardeşim olsun da kanlım olsun: Kendisine çok büyük kötülükler de yapsa insan kardeşinden kesinlikle vazgeçemez. Onun yokluğunu asla istemez.

Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış: Kardeşler arasında ne denli kavga çıkarsa çıksın içlerinden birinin tehlike içinde olduğunu gördüklerinde aradaki kavgayı, husumeti unutup hemen onun yardımına koşulur.

Kardeşin büyüğü peder, küçüğü evlat yerine geçer: Kardeşler arasındaki dayanışma çok önemlidir. Anne ve baba vefat ettiğinde büyük çocuk diğer  kardeşler için anne, baba yerine geçer. Büyük çocuk küçük çocukları korur, kollar, onlara her türlü desteği sağlar.


Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister ne onduğunu: Kişi, yakının zarar görmesini de, kendisinden üstün duruma gelmesini de istemez.

Kardeşi  kardeş yaratmış, kesesini  ayrı  yaratmış: Çalışmak ve geçim sağlamak zor iştir. Kardeşlerin de kazançları ayrıdır. Bir kardeş, akrabalık bağına güvenerek diğer kardeşinin  kazancına ortak olmayı düşünmemelidir.

Güneş İlgili Atasözü Örnekleri ve Anlamları

 

Güneş İlgili Atasözü Örnekleri ve Anlamları

 

Güneşte yatmayan gölgenin kıymetini bilmez:  Hayatta zorluk ve sıkıntı yaşamayan kimse huzurun değerini bilemez.

 Güneş balçıkla sıvanmaz: Herkes tarafından bilinen gerçekler yadsınamaz (inkar edilemez) Kötü veya iyi sonuçlar ortadan kaldırılamaz.

Güneşte orak biçen gölgede ayran içer: İşini hakkı ile gerçek anlamda yapan kimseler dinlenmeyi de sonuna kadar hak eder.


Güneşe bakanın gözü kamaşır: Yüksek makamda olmak veya aşırı zenginlik içinde yaşamak bazen insanın başını döndürebilir. Yanlış işler, davranışlar yapmasına neden olabilir. Bunların olmaması için kişi kendinde olmalı, şımarmamalı, iradesini kaybetmemelidir.

 Güneş girmeyen eve doktor girer: Güneş almayan evde hastalık da artar. Bunun için evi bile güneşe bakan yerden almak gerekir. Çünkü güneş insan ruhunu aydınlatır, insanın evini nem ve küften korur.

 Güneş çarığı yakar, çarık da ayağı: Toplumda yaşanan genel bir sıkıntı mutlaka kişileri tek tek etkiler.

 Güneş olsa kimsenin üstüne doğmaz: Kendini çok beğenen ve sadece kendini düşünen insan çevresine yararlı olmaz.

 Güneşin kıymeti göğün bulutlu olduğu zamanda belli olur: Herhangi bir şeyin yararı yokluğunda daha iyi anlaşılır ve hissedilir.


 Güneş varken aya ne hacet: Büyük ve önemli işler yerine küçük ve basit işlerle uğraşmak gereksizdir.

Güneş görmemek için göz kırpılmaz: Gerçekleri kabul etmemek o gerçekleri ortadan kaldırmaz.

Zengin İle İlgili 8 Atasözü ve Anlamları

 

Zengin İle İlgili 8 Atasözü ve Anlamları

 

Zenginin basması ipekli görünür: Zengin ne giyse ne yese ne yapsa en pahalısını tercih ettiği sanılır.

Zengin adam elindeki kendine yeten adamdır: İnsanın elindekiler ile yetinebilmesi büyük bir erdemdir. İnsan kanaatkâr olmalıdır.

Zengin silkinse fakir bay olur: Zengin kişi kazancının küçük bir parçasını bir yoksula verse o yoksul olan kişi zenginleşmiş gibi olur, daha rahat bir yaşam sürmeye başlar.


Zenginin azgını kürk giyer yaz günü: Zengin ama görgüsüz kimseler hem hesapsız harcama yaparlar hem de uygunsuz ve uyumsuz işler yaparlar.

Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır: Varlıklı kimseler parası sayesinde bütün güçlükleri aşabilir. Yoksullar ve zavallı kimseler ise parasızlık yüzünden en kolay işi bile yapamaz.

Zenginin horozu bile yumurtlar: Varlıklı kimseler paraları sayesinde bütün güçlükleri aşabilirler.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorar: Birinin zenginliğinden çokça söz etmek gereksizdir sadece ağzınızı yormuş olursunuz.


Zengin giyerse sağlıcakla! fakir giyerse nereden buldun ki?” derler: Varlıklı kimselerin giyimine kuşamına ve yaşayış tarzına kimse aldırmaz veya onu sorgulamaz. Oysa yoksul bir kimsenin olağan dışı harcaması, hemen nereden buldun sorusunu akıllara getirir.

Simyacı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Simyacı Kitabında Geçen Alıntılar


Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatname"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Genç çobanın yaşam serüveni, bu serüvenden başından geçenler anlatılır kitapta. Okunması gereken, mesaj alınması gereken çokça özlü sözlere rastlayacaksınız.

Simyacı kitabında geçen alıntılar şunlardır:


"Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."

"Ama ne olursa olsun, hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu öğrenmek senin için iyi bir şey. Işığın Savaşçılarının öğretmeye çalıştıkları da budur zaten."

"Elindeki bir kaşık yağı dökmeden etraftaki tüm güzellikleri görebilmektir mutluluğun sırrı.”

“Bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.”

“İnsan sevince nesneler daha çok anlam kazanıyor.”


“Genellikle ölüm insanı hayata karşı daha dikkatli olmaya zorlar.”

" Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirme arzusunu yitirirsin."

“Avı şahine, şahini insana ve insanı yeniden çöle dönüştüren şeydir aşk. Kurşunu altına dönüştüren ve altını da toprağın altına gizleyen şeydir.”

“İnsanların çoğu dünyayı korkutucu bir şey olarak görüyorlar ve yalnızca bu nedenden dolayı da dünya gerçekten korkutucu bir şey oluyor.”

“Yeryüzünde her insan, her zaman, dünya tarihinde başrolü oynar. Ve doğal olarak o bilmez bunu.”

“Bir şeye karar vermek başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.”

“İnsan sevdiği için sever. Aşkın hiçbir gerekçesi yoktur ..”


" Gerçekte kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir."

“İnsan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.”

''İnsan, hayaline yaklaştıkça, Kişisel Menkıbe daha çok gerçek yaşama nedeni oluyor.''

“Bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.”

“En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır.”

“Değeri bilinmeyen her lütuf felakete dönüşüyor.”

“Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır." Dedi yüreği delikanlıya. "Biz yürekler, insanlar artık bu hazineleri bulmak istemedikleri için bunlardan pek az bahseder olduk. Onları küçük çocuklara anlatırız. Sonra herkesi, kendi yazgısının yoluna göndermek işini hayata bırakırız. Ne yazık ki, kendisine çizilmiş olan yolu, pek az insan izliyor; oysa bu yol, kişisel Menkıbenin ve mutluluğun yoludur.”

"Ben gidiyorum," dedi. "Ve geri geleceğimi bilmeni istiyorum. Seni seviyorum, çünkü..." "Hiçbir şey söyleme," diyerek sözünü kesti Fatima. "İnsan sevdiği için sever. Aşk'ın hiçbir gerekçesi yoktur."

"Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun."


“Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.”

''Kötülük'' dedi Simyacı, ''insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.''

''Kötülük'' dedi Simyacı, ''insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.”

“Hazinen, bulduğun yerde değil, her zaman olduğun yerdeydi.”

Ali Fuat Başgil'in Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

 

 Ali Fuat Başgil'in Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

Ali Fuat Başgil; Gençlerle Baş Başa kitabında; bilgi ve tecrübesiyle genç nesillere rehberlik etmiş, gençlere başarılı olma yolunun tehlikeli düşmanlarını anlatmış ve başarıya ulaşmanın şartları üzerinde durmuştur.


Kitapta geçen alıntı sözler şunlardır:


Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.  Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter.  Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hattâ bir fasıl üzerinde çalış. Tâ ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslâm mütefekkiri «İmam-ı Gazali» ye «İlıya-i Ulam» adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücuda getirdiğini sormuşlar: bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım, demiş.  Başladığın bir işi (Bir dersi, bir kitabı, bir vazi- feyi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba ve vazifeye) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.  Bir günün işini (dersini, vazifesini) bitirdikten sonra ertesi günü ne işi yapacağına karar ver. Yahut, hiç olmazsa çalışmağa başlamadan evvel, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur. 


 Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumağa oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâ­zım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kâğıt aramağa kalkıp ta dikkatin dağılmasın. Çalışmağa oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil. Ve bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle kendini işe ver. Bir işe başlamazdan evvel o işi (dersi,vazifeyi, kitabı) en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bîr surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüd etmek mümkün olduğunu iyice düşünüp hesapla. Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, harpte zafer ve işte muvaffakiyet yılmayanındır. Sebat önünde güçlükler erir ve imkansız görünen, mümkün olur. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeğe çalış. Bunun için de, meselâ, bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse geçme. Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma.  Devamlı ve ittiratlı çalış. Ve her gün aynı saatlerde behemehal çalışmağa otur. Çalışmayı uzun fasıla ile kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin. Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile, asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar. Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. 


Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yeti­şir deme. Çalışmanın neticesine ve öğrendiğine bak.  Fikri çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette, günde iki üç saat bile kâfidir. Büyük İslâm feylesofu İbni Sina, dünyaca meşhur olan (Kitabuşşifa) sini, her gün, sabah namazından sonra Bağdat'taki bir caminin büyük kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz feylesofa Spencer, muazzam eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin iki yüz sahifelik eser veren Fransız edibi Emil Zola’ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuş­lar: Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demiş.  Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler.  Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeğe, bir kitabı okumağa koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren.  İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma.  Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptı­ğını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.  Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sahife oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir.  Rastladığın edebi, felsefî bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hâzinen zenginler hem de hafızan kuvvetlenir. Çalıştığın bir dersin, bir kitabın fasıl ve bahislerini bitirdikçe, kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden hülâsa halinde not et. Bir dersi, bir suretle iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu suretle yazmaktır. Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun fasıl ve bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin.  Dikkat et: Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve manalı olsun.  Fikrî çalışmanın herkesin mizacına göre deği­ şen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları içinde öğleye doğru öğleden sonra, gece saatleridir. Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hâzinesi olur.


 Bir mevzu ve mesele hakkında bir yazı veya bir eser yazmağa karar verdiğin zaman, evvelâ, bu mevzu ve mesele üzerinde evvelce yazılmış eserleri oku. Tâ ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmiyesin. Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir. Her şeyden evvel, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir. Dil bilgisi bir gaye değil, bir vasıtadır. Asıl gaye olan, fikir zenginliğidir.  Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur. Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan herbirinin fayda ve zararlarını iyice hesapla. Faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et.  Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Bekle öfken geçsin. Zira öfke ile kalkan zararla oturur. Çok konuşma. Yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.  Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir. Kimsenin yüzüne karşı söyliyemediğini arkasından söyleme ve bil ki arkadan konuşma korkaklığın en iğrenç şeklidir.  Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren, cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır.  Yalan söyleme. Yalan söyliyen, tutulmak korkusu içinde yaşayan hırsız, gibidir.  Bir kimseye söz vermeden evvel iyi düşün. Fakat verdiğin sözden dönme. Sözden dönmek yalancılığın en çirkinidir.  Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan fazla görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur.  Kimseye karşı kin tutma ve kimsenin muvaffakiyyet ve saadetini kıskanma, fakat imren, sen de öyle bir muvaffakiyet ve saadete erişmeye çalış. İmrenmek terakkinin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise, iç ferahlığının, sağlık ve saadetin iki azgın düşmanıdır.  Dost kazanmak için cömert ol. Bil ki hasisin dostu yoktur.  Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz. Zira paslı teneke lehim tutmaz. Gençlik güzelliğine şans denilen kör kuvvet bile âşıktır. Gençliğini boş yere harcama, onu kıymetlendirmeyi bil.  Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta güzeldir.  Ahlâkını güzelleştirmeğe daima çalış. Ahlak güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.  En yakın arkadaşlarınla bile şakaların zarif ol- sun. Kaba şakadan hayvan bile hoşlanmaz.  Dost ol, tâ ki sana da dost olsunlar.  Dostluğunu kötü günde göster, tâ kî kötü müsamahalı bulasın.  Dostlarına vefalı, düşmanlarına müsamahalı ol ve yere yıktığın düşmanını tekmeleme, âlicenaplık göster. Vefa ve âlicenaplık yüksek ahlâkın iki parlak şiarı­dır.  Büyüklere hürmet et. Tâ ki büyüdüğün zaman sende küçüklerden hürmet göresin.  Kadınlara hürmet et. Düşün ki, kadınlık insanlı­ğın anasıdır.  Ana baba ahı alma. Ana baba ahinin zehrini içen kurtulamaz.  Yaşlıların tecrübesinden faydalan ve tecrübe edilmişi yeniden tecrübeye kalkışma, tâ ki pişman olmayasın. Sonunda pişman olacağın bir işi başında düşün. Pişmanlık, ahmaklıktır.  Küçüklere şefkat göster. Tâ ki büyüdükleri zaman onlardan şefkat görmeye hakkın olsun. Boşuna iddia ve inat etme. Hakikati ara ve sev. Hakikat sevgisi, insan için, sevgilerin en yükseğidir. Kusurlarım kendin gör tâ ki onları tamir ve ikmal edebileşin.  Muvaffakiyetlerinle mağrur olma. Bil ki gurur gelecekteki muvaffakiyetlerinin en büyük düşmanıdır. Hayatta cesur ol. Fakat bil ki cesaret gözü kapalı tehlikeye atılmak değildir. Başkasının kanaat vc akidesine hürmet et. Tâki başkası da seninki ne hürmet etsin. Kendine yapılmasını istemediğin bir muameleyi başkasına yapına. Tâ ki başkası da sana karşı aynı şekilde hareket etmesin. Kendine iyilik yapılmasını istersen, başkalarına iyilik yap.  İyiliğe karşı iyilik adalettir, iyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik ihsan ve atıfettir ve insanlığın en yüksek derecesidir.  Düşenin elinden tut. Tâ ki sen de düştüğün zaman tutacak el bulasın. Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. İnsanın ka- bası, ısırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır. Başkalarından gördüğün kötülük, seni iyilik yapmaktan alıkoymasın. İyilik ibadettir, kötülükle mahsuplaşmaz.  Kibirli olma. Kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır.  Alçak gönüllü ol. Mütevazı insan, meyve ağacına benzer. Meyve dalının yere eğilmesi meyvesinin çokluğundandır. 


 Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma, yerde kalmazsın.  Kendinden üsttekilere değil, kendinden alttakilere bak, rahat edersin.  İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğ­ruların yardımcısıdır. Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin düşmanıdır.  Çalış, fakat haris olma. Haris insan, ciğer bulaş­mış eğeyi yalayan aç kedi gibidir: dilinden akan kanı yalar da bilmez.  Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ö­mür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün Ömrünce yolunu aydınlatır.