Bir Hayvan Besleseydiniz Hangisi Olurdu? Niçin? Açıklayınız

 

Bir Hayvan Besleseydiniz Hangisi Olurdu? Niçin? Açıklayınız

 

 Hayvanlar insanların en yakın arkadaşı ve en sadık dostudur. Onları korumak, kollamak bize düşer. Çünkü hayvanlar Allah’ın biz emanet ettiği masum canlardır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Bir hayvan besleseydim o hayvan  köpek olurdu. Evimin bahçesinde ona küçük ve şirin bir kulübe yapardım. Kulübesinin rengini de  beyaz yapardım. Ona her gün yemeğini ve suyunu verir, onu çok severdim. Köpek beslerdim çünkü köpekler seviyorum ve onlar insanlara daha bağlı oluyor. Bu da benim hoşuma gidiyor. Ayrıca bir tehlike anında havlayabilir ve olabilecek sıkıntılara karşı bizi uyaran hayvanlar  köpeklerdir. Onları severim çünkü köpekler bana kendimi iyi hissettiriyor ve kalbimi iyileştiriyor. Gün içindeki stresimi onun sayesinde atıyorum.

 

 Onun kucağıma atlayışı, beni sev deyişi beni daha da mutlu hale getiriyor. Hem daha hareketli bir hayatım olur, daha eğlenceli bir hayatım olur. Köpekleri seviyorum çünkü onlar beni mutlu ediyor, onlara şefkat göstermek bana iyi bir insan olduğumu hatırlatır. İşte tüm bunlardan dolayı köpek beslemeyi seviyorum. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Mevlana’nın Sesini Değil Sözünü Yükselt Yağmurlardır Yaprakları Büyüten Gök Gürültüleri Değil Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Mevlana’nın Sesini Değil Sözünü Yükselt Yağmurlardır Yaprakları Büyüten Gök Gürültüleri Değil  Sözü İle İlgili Kompozisyon


İnsana yakışan en güzel erdem nezaket sahibi olmasıdır. İnsanı toplum içinde değerli kılan eylem sesini yükseltmesi değil davranışlarına dikkat etmesi, kibar olması, alçakgönüllü olmasıdır. Mevlana “Sesini Değil Sözünü Yükselt Yağmurlardır Yaprakları Büyüten Gök Gürültüleri Değil.” demiştir. Gerçekten de durum bu şekildedir. Ses yükselterek insanları  korkutmak, ürkütmek kişiyi sevdirmez aksine kişinin çevresindeki insanlar zamanla azalmaya başlar ve sesini yükselten kişi yalnız kalmaya başlar. 


Bağırarak, kaba konuşarak, insanlara hakaret ederek iletişim kurmaya çalışanlar ne yazık ki iletişimden haberi olmayan kimselerdir. İnsan sözünü yükseltmeli. Nerede, ne yapacağını bilmeli, ne konuşacağını bilmeli ve kendi değerini konuşması ile, toplum içindeki erdemli davranışları ile göstermelidir. Kendisini seven, kendisine saygı duyan ve kendisine güvenen insanlar bağırmazlar, yapmacık davranışlar göstermezler ve gösterişten de  uzak dururlar. Çünkü böyle insanlar altın gibidir ve böyle insanların her yerde alıcı vardır. Söz ile yükseltir bir insan kendini. Örneğin; Kendisine herkesin içinde bağıran çağıran kimseye karşı sesini yükseltmez ve kibar olur kaliteli insanlar.


 Edepli davranırlar ve kendilerine olan saygılarını asla kaybetmezler. Bunun için bizler de her zaman sözümüz ile kendi kalitemizi belli etmeliyiz, nazik olmalıyız, iyi insan olmalıyız, örnek insan olmalıyız.

Okulda En Çok Sevdiğin Etkinlik Konulu Konuşma

 

Okulda En Çok Sevdiğin Etkinlik Konulu Konuşma

 

Okulda yapılan birbirinden farklı etkinlikler vardır. Öğrencilerin daha sosyal olması için, yaparak yaşayarak öğrenmeyi sağlaması için bu etkinlikler yapılmakta, öğrenciler öğretmenleri ve birbirleri ile iletişim kurmakta, sosyal bir kaynaşma sağlanmaktadır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Okulda yapmayı sevdiğim en güzel etkinlik yerli malı haftasında hepimizin bir araya gelip getirdiğimiz yiyecekleri yemek, paylaşmak, aile ortamı oluşturmak benim için harika bir etkinliktir. Çünkü her öğrenci evinden bir şey getirir ve çocuklar birbirleri ile daha iyi kaynaşır, hem yeriz, hem güleriz, hem eğleniriz. Hem de yerli malı etkinliğimizi unutmadan yaşatmış oluruz. Bu gelenek bu sayede bizden sonra gelecek olan kuşaklara da yansır ve yerli malı gibi değerli bir etkinliğimiz de unutulmamış olur. Yerli malı haftası  Birinci Dünya Savaşı  sonrası oluşan  ekonomik sıkıntıların ardından yabancı ülkelere para  akışının önünün kesilmesi ve  toplumsal  tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır. 


İşte bizler de bu bilinci yaşatmak için hem bir araya geliriz, hem karnımız doyar, yerli mallarımızın kıymetini biliriz. Bundan dolayı ben okullarda yerli malı etkinliğini çok seviyorum. Bu sayede hem öğretmenimizle, hem arkadaşlarımızla hem de sınıfımıza gelen velilerle kaynaşmış oluruz, birbirimizi daha iyi tanımış oluruz ve güzel bir etkinlik yapmış ve evlere mutlu bir şekilde dönmüş oluruz. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Toplumsal Kuralların Olması Ya Da Olmaması Toplumu Nasıl Etkiler Konulu Konuşma

 

Toplumsal Kuralların Olması Ya Da Olmaması Toplumu Nasıl Etkiler Konulu Konuşma


Toplum yaşamının düzen içinde devam edebilmesi, insanların gerek birbirleriyle ve gerekse toplumla olan ilişkilerinde uyacakları bir takım kuralların varlığına bağlıdır. Sosyal düzen içinde yaşayan insanların ödevleri, hak ve yetkilerini düzenleyen kurallara toplumsal (sosyal) düzen kuralları ya da toplumsal kurallar denir. İnsan sosyal bir varlık olduğu için içinde yaşadığı toplumla iç içe olmak, içinde yaşadığın toplumun kurallarına da uymak zorundadır. Çünkü toplumsal kurallara uyulduğu zaman toplum içindeki kaos ortadan kalkar ve daha sağlıklı ve daha mutlu toplumlar ortaya çıkar. İnsanlar birbirine saygılı olur, anlayışlı olur, empati kurmayı bilir vb.  Toplumsal kurallar olmasaydı  toplumda kaos ortamı oluşurdu.  


Her insan sadece kendi menfaatini gözetir bundan dolayı da toplumsal güven ve düzen bozulurdu. Örneğin; Bankada insanlar sırasını beklemese herkes birbirinin önüne geçmeye çalışsa orada çalışanlar işini yapamaz, gelen müşteriler sorunlarını çözemez ve böylece sorunlar ortaya çıkardı. İşte bunların olmaması için kurallar var olmalıdır ve her bir birey de o kurallara mutlaka uymalıdır. Kurallar, insan ilişkilerinde saygı ve hoşgörüyü sağlar.  Toplumsal kurallar olmadığında, insanlar arasındaki çatışmalar artar, ahlaki değerlerin ve etik kuralların olmadığı bir toplumda, bireyler arasındaki güven büyük bir darbe alır. Kurallar olmalıdır ki ahlaki değerlerimiz de yok olmasın, milli ve manevi değerlerimiz daima yaşatılsın.


 Kuralların yokluğu, toplumsal huzursuzluk ve gerilim yaratır. İnsanlar, diğerlerinin davranışlarına karşı çıkmak zorunda kalabilir. Ekonomik düzeni sağlamak için kurallar gereklidir. Kuralların olmaması, ekonomik sömürüye ve adaletsizliklere yol açabilir. Toplumsal kurallar olduğu zaman sağlıklı bir toplum yapısı ortaya çıkar. Ekonomik sömürü olmaz, adalet var olur. İnsanla arasında sevgi, saygı ve hoşgörü olur. Empati kavramı değer kazanır ve insanlar  birbirlerini  daha iyi anlar, dinler ve birbirlerinin haklarına saygı duyarlar. Toplum içinde güven ve huzur sağlanmış olur. Kimse kimseye üstünlük sağlayamaz, her şey kurallara bağlı olarak çözülür ve böylece kaos ortamı oluşmamış olur.

Yozlaşma, Sözcük, Kültür, İletişim Kelimeleri İle İlgili Kompozisyon Yazınız

 

Yozlaşma, Sözcük, Kültür, İletişim Kelimeleri İle İlgili Kompozisyon Yazınız


Bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin hepsine birden kültür denilir. Her ülkenin kültürü kendine göre farklılık gösterir. Bunun için her bir ülkede yaşayan insanlar başka ülkedeki insanların yaşam tarzlarına, gelenek ve göreneklerine saygı duymalı, birlik, beraberlik ve hoşgörü içinde yaşamayı bilmelidir. 


Milli kültürüne, milli benliğine sahip çıkmayan milletler ise zamanla kültürel özelliklerini kaybetmekte, orada yaşayan insanlar kendi ana dilini unutmakta, kendi değerlerini yok saymakta bundan dolayı da  yozlaşmaktadır. İşte bunların olmaması için ilk olarak kültürümüze, ana dilimize, sahip çıkmalıyız. Özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla iyi özellikleri yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak, tereddi etmek  kavramına yozlaşma denir. Gün içinde konuşurken ana dilimiz yerine farklı dilden kelimeler kullanmak, paylaşmanın yerini bencilliğin alması, milli ve dini değerleri unutmak ve kendin olmaktan çıkmak, toplum içinde değer karmaşası oluşması ve zamanla faydacılığın her şeyin önüne geçmesidir yozlaşmadır.


 İnsanların sağlıklı bir şekilde iletişim kurması birbirlerini iyi anlaması, iyi dinlemesi ve  değerlerine sahip çıkması gerekir. Bunlar yapıldığı zaman milli benlik, milli kültür kaybedilmemiş olur. Ben değil biz anlayışı ile hareket edilmeli, başka toplumlara özenmek yerine kendi içimizdeki cevheri ortaya çıkarmak, gelenek ve göreneklerimize sahip çıkmak, kendi ana dilimizdeki kelimeleri kullanmak en doğrusudur.

Sevdiğiniz Bir Yazarı Tanıtınız.

 

Sevdiğiniz Bir Yazarı Tanıtınız.

 

Sevdiğim yazarlar arasında Ömer Seyfettin de vardır.  Ömer Seyfettin11 Mart 1884 tarihinde babasının görev dolayısıyla bulunduğu Balıkesir  ili Gönen  ilçesinde doğdu. Binbaşı rütbesine dek yükselen Ömer Şevki Bey'le, İsfendiyaroğulları’ndan Ankaralı topçu kaymakamı Mehmet Bey’in kızı olan Fatma Hanım'ın ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan biridir. 

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Ömer Seyfettin son devir Türk hikayeciliğinin en büyük yazarlarından biri ve Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır. Kendisi klasik hikayenin edebiyatımızdaki ilk temsilcisi olmuştur. Hikayelerinin konularını gündelik yaşamdan askerlik anılarından, çocukluk anılarından menkıbelerden, efsanelerden, halk fıkralarından almıştır. Ömer Seyfettin’in yazdığı eserlerinde dil sade ve süsten uzaktır. Yazar  kimi hikayelerinde Balkanlarda çekilen acıları ve sıkıntıları işlemiştir. Yazdığı hikayeler şunlardır: Falaka, And, Topuz, Başını Vermeyen Şehit, Kaşağı, Yalnız Efe, Gizli Mabet, Yüksek Ökçeler, İlk Düşen Ak, Bomba, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Lale, Efruz Bey, Harem, Pembe İncili Kaftan vb gibi eserleri vardır.  

 

Kısacası; Ömer Seyfettin, Türk yazar, şair, asker ve öğretmen. Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarındandır. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismi, ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularından olup, Türkçede yalınlaşmanın savunucuları arasındadır. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.