Dilin iletişimdeki rolü

 

            İnsanoğlunun var oluşundan bu yana bütün çabası, kendini mutlu ve başarılı kılmaya yönelmiştir. İnsanı mutlu ve başarılı kılma çabaları içinde en çok dikkati çeken sürekli ve semereli çalışma ise eğitimdir. Eğitim, insanı beden, zihin, ruh ve sosyal bakımdan olgunlaştırma sürecidir

Eğitim, insanın doğuştan getirdiği potansiyel güçlerini işe koşarak onu her bakımdan daha olumlu yaşama seviyesine kavuşturur. Sürdürülen bütün eğitim çabaları insan eliyle ve insana yönelik bir özellik sergiler.

Eğitim insanî, millî ve evrensel hedefleri gerçekleştirmek için birçok yola başvurur. Bu yolların en önemlilerinden birisi dildir. İnsanın her bakımdan olgunlaşmasını amaçlayan eğitimin birinci derecede kullandığı araç dildir.

Dil, insanı insan yapan niteliklerin başında gelir. Dilsiz insan köksüz ve susuz bir ağaca benzetilebilir. Çünkü insanoğlu bir iletişim aracı olan dile sahip olmasaydı bilgi ve kültür bakımından cılız ve bodur kalırdı. Dil geçmiş ile içinde bulunulan hal ve gelecek arasında bir köprüdür. Geçmişin bilgi ve birikimi geleceğe dille taşınır. İnsanoğlu bilgi ve kültür hazinesini dille korur ve yaşatır .

Her türlü yeni ve orijinal düşünce, kendini dille ifade etme imkânına kavuşur. Dil düşüncenin kalıbı olma yanında anlaşma, iletişim ve bildirişim sistemidir.

Dil, her türlü anlaşma, iletişim ve bildirişimde sıcak ve canlı ilişkilerin kurulmasına hizmet eder. Durum böyle olunca milletler, diğer bütün alanlardaki çabalarına ilâve olarak ana dili öğretimine de büyük önem vermiştir.

İnsanoğlunun ortak çabasının bir ürünü olan bugünkü medeniyetin temelinde dil vardır. Çünkü dil, tarihin akışı içinde ortaya çıkan çeşitli görüş, düşünüş ve kanaatlerin bir çağdan ötekine aktarılmasına, taşınmasına, böylece olay, eşya ve durumlar arasındaki ilişkiler manzumesinin meydana getirdiği sistemlerin fark edilmesine hizmet etmiştir.

Bilgi çağında bulunduğumuz bu aşamada, dilin bilgi edinme vasıtalarının en önemlisi olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Bilim, kültür ve sanatın gelişmesi insanın düşünme, düşündüklerini söz ve yazıyla ifade etme yeteneğine bağlıdır.

Dil ile düşünme arasında çok sıkı bir ilişki olduğu genel olarak kabul edilmektedir. İnsanların sağlıklı ve etkin düşünebilmesi dil yoluyla gelişip olgunlaşmaktadır. Hem düşünce dili, hem de dil düşünceyi etkilemekte ve birbirinin gelişmesine hizmet etmektedir.

Denilebilir ki dil düşüncenin elbisesidir. İnsanoğlu zihninde ham hâlde bulunan düşünceyi, dil sayesinde kalıba döker. Böylece düşünce, söz yahut yazıyla ifade edilme imkânına kavuşur.

Toplumların kalkınıp gelişmesi, teknolojide ilerlemesi, istenen refah seviyesine ulaşması bilim ve bilimsel araştırmalara bağlıdır. Bilimsel gelişme de sistemli ve etkili düşünmeye; etkili düşünme ise büyük ölçüde kavram bilgisine ve kavramlar arasındaki ilişkiyi sezmeye bağlıdır. Kavram edinmenin en etkili yolu da dil ile mümkün olmaktadır.

Dil, çeşitli düşünceleri, duyguları, inançları, tutumları, değer yargılarını ifade etmede ve öğretmede; görüp algılanan, yaşanan olaylarla ilgili kültür birikimini nakletmede; soru sormada, emir vermede, istekte bulunmada vb. kullandığımız çok önemli ve vazgeçemeyeceğimiz bir iletişim aracıdır. Bir dilin yapısı ve işleyiş kuralları yeterince bilinmeden o dille etkili ve sağlıklı iletişim kurulamaz. Bu yapı ve işleyiş kuralları dilin bütün unsurlarını kapsar. Yani; hem ses, hem şekil hem de cümle mimarîsinde bu işleyiş sistemi mevcuttur.

Bir an için  “iletişim”  aracı olan dilin mevcut olmadığını düşünelim. O takdirde aşamalı olarak ulaşılan bugünkü teknolojik birikim olabilir miydi? Günümüzde her yeni buluşun bir önceki keşfe dayalı olduğunu kim inkâr edebilir? Daha önceki buluşların, sonra gelen nesillere naklini sağlayan “dil” değil midir? O hâlde, ulaşılan bugünkü medeniyetin temelinde “dil”  vardır, görüşü kuru bir iddia değil bir geçeğin ifadesidir.

Yetişen nesillerin içinde bulunduğu toplumla kaynaşmaları, toplumun yapıcı ve seçkin bir üyesi olmaları, insanlarla doğru ve sağlıklı bir iletişim kurmalarına bağlıdır. Şayet birey, toplumla böyle bir ilişki kuramazsa; içinde yaşadığı toplumda kendisini mutlu kılacak bir yer elde edemez.

İnsanlar arasındaki duygu ve düşünce alış verişi dille mümkün olmaktadır. O hâlde insanlar arasında sağlıklı ve olumlu bir ilişkinin kurulabilmesi, yanlış anlama ve anlaşılmaların önüne geçilebilmesi; dilin açık, doğru ve kurallarına bağlı kalarak kullanılmasıyla mümkündür.

İnsan, sözel ve sözel olmayan iletişim şekilleri kullanır. Sözel iletişim konuşma ile gerçekleşir. Konuşmayı destekleyici olarak kullanılan jest ve mimikler yanında yazı ve resim gibi araçlar da sözel olmayan iletişim şekilleridir.

Eğitim görmüş kişilerden sade vatandaşlara, bu arada her kademedeki öğrencilere kadar birçok insanın yazma ve konuşmasında, Türk dilinin yapısına aykırı pek çok hataya rastlanmaktadır. Bu durum, iletişim açısından kişilerin anlama ve anlatımlarında bazı problemlerin varlığına işaret etmektedir.      

Bir temel eğitim kurumu olan ilköğretim okullarının amaçlarının gerçekleşmesi uğrunda büyük çabalar gösterilmektedir. Eğitimin amaçlarını gerçekleştirmek üzere devlet, bütçesine büyük kaynaklar aktarmakta, ana ve babalar da aile bütçesinden önemli harcamalar yapmaktadır. Bu çaba ve masraflar, yetişmekte olan çocuklarımızın yarınlara hazırlanması, yararlı bir yurttaş olması, kendileri ve içinde bulundukları toplumla uyumlu ve barışık yaşaması içindir. Her bakımdan yeterli ve nitelikli insan yetiştirmeyi hedefleyen eğitim ve öğretim çabalarının amacına ulaşması zorunludur.

Anadil eğitimi ve öğretiminde izlenecek yol


Ana dil eğitiminde kullanılan yöntem ve teknikler

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme