Eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yılan ve Adam

 

 Dostluk İle İlgili Kompozisyon 


 İnsanlar dostlarını seçerken çoğu zaman kendi kişiliğine uygun, kendini anlayabilen ve kendisine hiçbir zararı olmayacağını düşündüğü kimselerle yakınlık kurar. Dostlar birbirlerinin her daim yanındadırlar ve aralarında hiçbir maddi ya da manevi konudan dolayı husumet çıkmaz. Zaten böyle bir şey olursa dostlukları da yürümez. “Yılan ve Adam” araya nifak girdiği zaman o dostluğun yürümeyeceğini anlatması bakımından çok güzel bir misaldir. Hikaye şöyle:





“Çok uzun yıllar önce yaşlı bir evliya ve onun oğlu adı sanı bilinmez bir köyde yaşarmış. Bu evliya ne zaman dara düşse köyün yakınındaki sarp mı sarp, çetin mi çetin bir dağa çıkarmış. Dağda bir kuyu ve kuyunun içinde de bir yılan yaşarmış. Evliya yılana derdini anlatır yılan da ona bir altın verir gönderirmiş. Zaman ilerledikçe evliya iyice yaşlanmış ve dizlerinde dağa çıkacak derman kalmamış. Oğlunu yanına çağırmış ve kuyuyu tarif ederek oraya git yılana benim selamımı söyle sana vereceğini al gel demiş.
Çocuk dağa gitmiş kuyuyu bulmuş ve yılandan altını alıp gel demiş. Babası gerektikçe çocuğu dağa gönderip altını getirtirmiş. Bir gün çocuk yılanı öldürürsem kuyudaki tüm altınları alırım diye düşünerek yerden aldığı taşı yılana doğru fırlatmış. 

Taş yılanın kuyruğuna değmiş ve o acıyla çocuğu ısırmış. Yılanın zehriyle çocuk çok geçmeden hastalanmış ve ölmüş. Yaşlı evliya dağa tırmanarak yılanın yanına gitmiş ve çocuk bir cahillik etmiş, nefsinin kurbanı olmuş biz yine eskisi gibi dost olalım deyince yılan : “ yok! olmaz! bende bu kuyruk acısı sende de bu evlat acısı olduktan sonra biz bir daha dost olamayız.” demiş.” 
Evet hikayede de anlatıldığı gibi dostluklar uzun zaman geçtikten sonra kurulabilir. O dostluğu yaşatmak da kolay değildir. İşin içine menfaatler, kötülükler, nifaklar sokulursa fazla yaşatılamaz. Çünkü dostluk güven gerektirir. Güvenin kaybolduğu yerde de artık dostluk olamaz.

Mevlana'ya Mektup Yazınız .

 


Mevlana'ya Mektup Yazınız .

Dünya malını düşünmeyen , dünyanın boş uğraşları için üzülmeyen , mal kaygısı , mülk kaygısı olmayan , değerli tasavvuf insanı Sevgili Mevlana Hazretleri !
Hayatını anlamlı bir şekilde yaşayan senin gibi bir insan toplumuna her zaman örnek olmuştur . Sen ki ilminle biz hala aydınlatmaya devam eden  ilim insanısın , Fikir insanısın.

Şu anda yaşamasan bile düşüncelerin hala yaşamaya devam ediyor . Senin verdiğin öğütleri hayatımızda uygulamak için mücadele ediyoruz . İnsan olmaya , insanca davranışlar yapmaya devam ediyoruz .  Riyakar olmuyoruz , olduğumuz gibi görünüyoruz , insanlığa sevgiyi ve saygıyı yaymaya çalışıyoruz.



Dünya malına , mülküne aldandığımız zaman hemen senin gibi değerli bir kimsenin sözleri aklımıza geliyor ve açıyoruz kitabı Mesnevi'yi okuyoruz . Mesnevi'yi okuduktan sonra büyük bir iç huzura eriyorum . Daha sakin ve daha ağırbaşlı oluyorum . Hayata bakışım daha farklı oluyor .


Nurlar içinde uyu, Rabbim senin mekanını cennet eylesin Sevgili Mevlana Hazretleri!

Bilgisayar Hayatı Kolaylaştırır Konulu Münazara Yazınız .


Bilgisayar Hayatı Kolaylaştırır Konulu Münazara Yazınız .

Teknoloji son yıllarda hızla ilerlemketedir . Her çeşit teknolojik ürünler ortaya çıkmakta ve bunlar da insan yaşamını daha da kolaylaştırmakta ve bizlere zamandan tasarruf sağlamaktadır . Bilgisayar da bu teknolojik ürünlerden biridir . Bilgisayar hayatımızı kolaylaştırmıştır . Uzakta olan yakınlarımızla görüntülü konuşmaya  başlamışızdır . İstediğimiz her türlü bilgiye bilgisayar aracılığı ile internet ortamından ulaşmaya başladık .

İstediğimiz dizileri , filmleri , eğitim ile ilgili videoları kafamıza göre istediğimiz saatte izlemekteyiz . Ayrıca internet ortamından  çeşitli faturalarımız da internet bankacılığı aracılığı ile halletmekteyiz . Böylece boş yere çarşıya gitmeye gerek kalmamıştır . Beğendiğimiz , sevdiğimiz bir ürünü istediğimiz siteden alışveriş yaparak  bu ürünün evimize kadar ulaşabilmesine bilgisayar olanak sağlamıştır . İşte tüm bunlardan dolayı bilgisayar hayatımızı kolaylaştırmıştır diyebiliriz . Amacımıza uygun bir şekilde kullandığımız zaman bilgisayar bizim yaşamımızı her zaman kolaylaştırmaya devam eder . İnternet ortamı sayesinde ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelerden anında haberdar oluruz bu da bizim güncellikten uzaklaştırmaz . Gidemediğimiz , gitme imkanı bulamadığımız ülkelere , şehirlere   internetten bakabiliriz ve buraların videolarını izleyebiliriz .

Ödevlerimizi internetten araştırıp derslerimize de çalışabiliriz . Bu da öğrencilere çok faydalı olur . Yine istediğimiz müzikleri dinleyebiliriz , indirebiliriz ve mutlu oluruz . Bilgisayarın daha sayamadığım birçok faydası vardır . Çünkü bilgisayar insan hayatını kolaylaştıran bir teknolojik  üründür .

Bilgisayar Hayatı Zorlaştırır Konulu Münazara Yazınız .


Bilgisayar Hayatı  Zorlaştırır Konulu Münazara Yazınız .

Bilgisayarın  hayatımıza girmesi ile insanlar artık internet ortamında daha fazla vakit geçirmeye başlamıştır . İnsanlar interneti amacına uygun olarak kullanmadığı için saatlerce boş boş  vakit öldürmeye başlamıştır . Bu durum da insanın hayatını zorlaştırmaya başlamıştır . Yani insan sosyal hayattan kopmaya başlamış ve asosyal bir kimliğe bürünmeye başlamıştır . 

Eskiden yüz yüze  iletişim kurulurken bilgisayarın hayatımıza girmesi iel iletişim şeklimiz değişmiş ve daha yapay bir konuma gelmiştir . Böylece insanlar arasında iletişim de sosyal yönden zayıflamaya başlamıştır . Gereğinden fazla bilgisayar karşısında vakit öldüren insanlar sadece  sosyal hayattan uzaklaşmaya başlamamış aynı zamanda kişiler de birtakım fiziksel sorunlar da ortaya çıkmaya başlamıştır . Baş ağrısı , kulak ağrısı , görme sorunları , el ve bileklerde uyuşma , boyun ve bel ağrıları fiziksel problemler de ortaya çıkmaya başlamıştır . Bunlar insan sağlığına olumsuz etki eden durumlardır .

İşte tüm bunlardan dolayı bilgisayar yaşamımızı zorlaştırmakta ve bizleri ruhsuz bir toplum haline dönüştürmektedir . Bunun için saatlerce ekran karşısında vaktimizi öldürmemeliyiz . Hayatımızı yaşamalı , hissetmeliyiz . Küçük bir bilgisayarın bizi yönetmesine izin vermemeliyiz .

Aileler Kitap Seçimine Müdahale Etmeli Konulu Münazara Yazınız .


Aileler Kitap Seçimine Müdahale Etmeli Konulu Münazara Yazınız .

Kitap okumak  insanı , insanlığı geliştiren bir  etkinliktir . Bunun için her birey mutlaka her gün  belli süre kitap okumalı ve kendisini geliştirmeye çalışmalıdır . Özellikle de çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığı küçük yaşlarda  kazandırılmalıdır . Aileler çocukların hangi kitabı okuyacağını , hangi kitabın çocukları için faydalı olacağına karar vermelidir . Çünkü çocuğunu en iyi tanıyan kişiler onlardır . Bunun için ailelerin mutlaka çocukların kitap seçimine müdahale etmesi gerekir .

Çocuk henüz çok gelişmediği için  kendisi için hangi tür kitapların faydalı olup olmadığını bilemez . Anne ve baba ise çocuklarını iyi bildiği  için onlara bu konuda yardımcı olur . Çocuğa uygun kitaplar alırlar ve çocuklar bu kitapları okuyarak daha çok gelişir ve daha çok ilerler . Aile çocuğuna onun sevebileceği kitabı alır ve çocuğun mutlu olmasını sağlar . Yani bir bakıma çocuğa büyük yardımcı olmuş olur . Böylece çocuk ailesi sayesinde farklı tür kitapları okur ve  farklı bilgilere sahip olur . Bunun için  çocuklara mutlaka ailesi kitap seçiminde yardım etmeli ve onlara yeni bilgiler kazandırabilmelidir .

Çocuğun kendi seçtiği kitap belki hep aynı türden kitaplar olur ve çocuk hep  aynı bilgileri tekrar etmiş olur . Oysa ailesi ona farklı kitaplar seçer ve çocuk da daha bilgli ve daha çalışkan olur . Bunun  için aile mutlaka çocuğa kitap seçiminde müdahale edebilmelidir .

Aileler Kitap Seçimine Müdahale Etmemelidir Konulu Münazara Yazınız .


Aileler Kitap Seçimine Müdahale Etmemelidir Konulu Münazara Yazınız .

Kitap okumak , kişinin hem kendisinin gelişmesine katkı sağlar hem içinde yaşadığı topluma ve dünyaya katkı sağlar . Bunun için  her zaman kitap okumalıyız ve dünyaya  faydalı insanlar olmalıyız . Kitapların çeşitli türleri vardır . Her çocuğun kendi hobisine uygun okumak istediği kitaplar vardır. Kimi çocuklar  deneme türünde kitaplar okumayı sever , kimi çocuklar bilim kurgu kitaplarını , kimi çocuklar polisiye kitapları , kimi çocuklar ise diğerlerini ...  

Aileler çocukların kitap seçimine kesinlikle karışmamalıdır . Çünkü her çocuk kendisini , kendi özelliklerini ailesinden daha iyi tanır . Bunun için hangi kitapların kendisine hitap ettiğini ve kendisini daha iyi geliştireceğini bilir  ve ona uygun kitaplar alır .  Çocuk sevdiği , ilgi duyduğu kitapları seçerek  bu kitapları okur . Bu okuduğu kitaplardan farklı bilgiler öğrenir . Öğrendiği bilgileri hayatında uygulamak ister . Böylece birey hem kendisini geliştirmiş olur hem de ülkesine , vatanına , milletine faydalı bir insan olmaya çalışır . Aileler çocuklara kendi istedikleri kitabı zorla okutmaya , benimsetmeye çalışmamalıdırlar . Eğer böyle yaparlarsa çocuğu diğer kitaplardan da soğutabilir ve çocuğu kitap okuma zevkinden uzaklaştırmış olurlar. Bırakalım çocuklar hangi tür kitapları okumak istediğine kendisi karar versin ve istediği kitabı seçsin .

Ailesi ise zorlama yapmadan sadece yönlendirme yapabilir ama şunu al oku dememelidir . Çocuklar hangi kitabı okuyacağına kendileri karar verecek kadar  olgunluğa sahiptir zaten .

Saygı Sevgiyi Doğurur Konulu Münazara Yazınız .


Saygı Sevgiyi Doğurur Konulu Münazara Yazınız .

İnsanların sağlıklı bir iletişim kurabilmeleri için , barış ve hoşgörü  içinde yaşamaları için en önemli olan unsur saygının var olmasıdır . Saygı olmadan sevgi olmaz . Bunun için   ilk olarak saygı var olmalıdır .  Saygı olsun ki sevgi zaten kendiliğinden ortaya çıkar . Saygının sevgiyi doğurduğuna kanıt olarak şu örneği verebiliriz . Örneğin ; görücü usulü ile evlenmiş olan eşler arasında  herhangi bir sevgi ve beğeni olmayabilir .

Evlendikten sonra ise eşler birbirlerine o kadar saygılı davranmışlardır ki bu saygı ortamından sevgi ortaya çıkmış ve eşler birbirlerine daha çok bağlanmaya başlamışlardır ve birbirlerine sonradan aşık olmuşlardır . Böyle durumlar çoktur çevremizde . Bir başka örnek ise şunu verebiliriz : İş yerine birbirinden hiç haz almayan , bir birini sevmeyen iki arkadaş olsun . Bu iki kişi iş arkadaşı olduğu için birbirleri ile konuşmak zorundadırlar . Her ne kadar başta birbirlerini sevmeseler de bir birlerine saygı duydukları zaman , aralarındaki ilişki zamanla dostluğa dönüşebilir ve arkadaşlar arasında sevgi daim olabilir . Yani saygılı davranışlarda bulunmak her zaman sevgiyi ortaya çıkarır ve sevgi  daim olur .

Belki başlarda sevmediğimiz insanlar onlara duyduğumuz saygı sonucunda bize daha iyi davranabilir ve biz de bu durmadan memnun oluruz ve arkadaşlarımıza karşı , çevremizdeki sevmediğimiz kişilere karşı daha yumuşak ve daha sevecen olabiliriz .

Sevgi Saygıyı Doğurur Konulu Münazara Yazınız .


Sevgi  Saygıyı Doğurur Konulu Münazara Yazınız .

Sevginin var olduğu ortamda saygı kendiliğinden ortaya çıkar . Bunun için insanlar ile iletişim kurarken onlara karşı ön yargılı olmamalıyız . İnsanları  maddi durumu her ne olursa olsun  koşulsuz sevmeliyiz . Belki bize zamanında kötülük etmiş , saygısızlık etmiş insanlar olabilir ama biz onların bu hatalarını affettiğimiz zaman , onları hataları ile sevdiğimiz zaman aramızdaki soğuk rüzgarlar yok olur . O kişiler ile aramızda sevgi ortamı oluşur .

Sevgi olunca da artık eskisi gibi olmaz . Birbirimize karşı daha saygılı davranırız , daha güzel arkadaşlıklar ve dostluklar kurabiliriz . Yeter ki sevelim , sevilelim . Bunları yaparsak zaten saygı da olmuş olur . Sevgi her zaman saygıyı ortaya çıkarır . İnsan çok sevdiğine birine asla saygısızca davranışlarda bulunmaz , onu asla üzmez ve rencide etmez . Örneğin canımızdan çok sevdiğimiz , bizim için her türlü fedakarlığı yapan annemize karşı asla içimizde kötü niyet beslemeyiz . Çünkü onu çok ama çok severiz . Onu çok sevdiğimiz için , ona  her zaman saygılı oluruz , ona yanlış davranışlarda bulunmayız .

Böyle olunca aramızdaki sevgi daha da çoğalır ve annemiz de bize aynı şekilde davranır . Sevgi ve saygı bir bütündür ve birbirinden ayrılmaz kavramlardır .

Teknolojinin Faydaları İle İlgili Münazara


Teknolojinin Faydaları İle İlgili Münazara

Teknoloji amacımıza uygun bir şekilde kullandığı zaman bizim için her zaman faydalı olur . Teknolojinin gelişmesi ile hayatımız daha da kolaylaşmıştır . Teknoloji artık hızla gelişmeye devam etmektedir . Teknolojik ürünler  bize zaman kazanma fırsatı vermiştir . Örneğin eskiden çamaşırlar iki kere elde yıkanır , daha sonra yine elde durulanırmış . Bu da ev hanımlarının  daha çok zamanını alırdı .

Günümüzde ise çamaşır makinelerinin hayatımıza girmesi ile çamaşırlar bir saat , iki saat gibi bir sürede yıkanmakta ve bu sayede de zamandan tasarruf sağlanmaktadır . Yani çamaşırları ne kadar sürede yıkayacağımız bizim isteğimize bağlıdır , istersek yarım saatlik yıkama programı ayarlayabiliriz . Yine baktığımızda internetin hayatımıza girmesi ile hayatımızda yapacağımız işler daha da kolaylaşmıştır . Örneğin , internettten alışveriş yapabilirz , faturalarımızı internetten yatırabiliriz , yakınımıza para göndermek için postaneye gitmemize gerek yoktur , yakınımızın iban numarasını alarak onun hesabına internnetten para yatırabiliriz . Böyle olması da biz insanlar için daha faydalı olur.  Herhangi bir kursa gitme imkanı olmayan öğrenciler evdeki internetten çeşitli ders videoları indirebilir ve bu sayede de derslerine çalışmış olur .

Görüldüğü gibi teknolojinin faydalarına daha birçok örnek verebiliriz . Yeterki teknolojiyi bilinçli kullanalım .


Meslek Seçiminde En Önemli Etmen Yetenektir Konulu Münazara Yazınız .


Meslek Seçiminde En Önemli Etmen Yetenektir Konulu Münazara Yazınız .

Her bireyin kendine göre yetenekleri vardır . Yetenek denilen bu kavram doğuştan gelir ve sonradan üzerine düşülürse daha da geliştirilir .  Yeteneğin belli bir kısmı doğuştandır . Yani  ne kadar bir mesleği yapmak için uğraşırsanız  uğraşın eğer ki o mesleğe doğuştan da yeteneğiniz yoksa pek fazla o meslekte yol kat edemezsiniz . Bunun için önce doğuştan da belli bir beceri  ile dünyaya gelmek gerekir . Yani Allah vergisi olması gerekir . Kısaca şunu demek gerekirse kişilerin meslek seçiminde en önemli etken  o kişinin seçeceği mesleğe yeteneğinin olup olmamasıdır . Yani meslek seçiminde en önemi etmen elbette ki yetenek, beceridir .

Kişi bir mesleği ne kadar çok isterse istesin eğer ki o mesleğe karşı bir yeteneği yoksa  o kişi o seçtiği meslekte gelişemez ve ilerleyemez . Bunun için insanlar her zaman yeteneği olduğu mesleği tercih etmeli ve böylece mutlu olmasını da bilmelidir . Bu konu ile ilgili şöyle bir örnek verelim :   Mustafa Erdem çok başarılı bir öğrencidir , ileride doktorluk mesleğini tercih edecek ve tıpı da kazanacaktır . Mustafa Erdem  Genel Cerrah olarak insan hayatını kurtarmayı amaçlamaktadır . Ama hiçbir el becerisi yoktur . Yani ameliyat edebilme yeteneğine (dikme, kesme vb .)  sahip değildir . Ne kadar çok uğraşırsa uğraşsın  bu alanda iyi iş çıkaramamıştır . Bu durumda Mustafa Erdem iyi bir cerrah olmayacak ve kendisini de mutsuz hissedecektir . Eğer ki Mustafa Erdem doğuştan belli becerilere sahip olsaydı ve bu becerilerini de daha sonra geliştirseydi iyi bir genel cerrah  olacak ve hem kendi mutlu olacak , mesleğinden doyum sağlayabilecek  hem de topluma faydalı olabilecekti .

İşte burada kastettiğim olay budur . Kişide belli yetenekler olsun ki sevdiği mesleği yapsın . Bu durumda Mustafa Erdem yeteneği olmadığı için yeteneği olduğu başka bir mesleğe yönelecek ve böylece  kendini daha mutlu hissedecektir .

İklim İnsan Kişiliğini Etkiler Konulu Münazara

İklim İnsan Kişiliğini Etkiler Konulu Münazara

Yaşadığımız coğrafyanın iklim koşullarının sert olması ya da iklimin ılıman olması , yaşam koşulları için elverişli olması elbette insanın kişiliğini etkiler .  Çünkü  yaşanılan iklim insanların kişiğinde etkilidir . Mesela soğuk iklimde yaşayan insanlar çok fazla sıcakkanlı değildir . Daha soğukkanlı ve daha ciddi bir yüz ifadesine sahiptir . Sıcak iklimin insanları ise iklimin verdiği yumuşaklıktan dolayı daha sıcakkanlı ve daha güler yüzlüdür . Çünkü içinde yaşanılan coğrafyanın  iklimi insan kişiği üzerinde doğrudan etkilidir . İnsan yaşadığı çevre ve  koşullara göre şekil alır .  Ayrıca İbn-i Haldun'a göre sadece iklimin değil yaşanılan yerin kırsal alan olup olmaması da insanın kişiliği üzerinde etki eder .

İbn-i Haldun'a göre  kırsal alanlarda yaşayan insanların zekaları daha keskin , daha yüksektir . Gerçekten de öyledir. Çünkü doğal ortam , şehrin o kalabalığından , o krliğiliğinden insanı uzaklaştırır ve insan daha keskin bir zakaya sahip olur .

Sıcak iklim insanları gevşetir ve sıcak iklimde yaşayan kimseler , soğuk iklimde yaşayan kimselere göre zevklerine daha düşkün olur . Yine denizelliğin etkili olduğu bir yerde yaşayan kimseler de her ne kadar sıcak iklimlerdeki kişilik özelliğini çok fazla göstermese de yine onlar da keyiflerine düşkündür ve denizin ferahlığı onları gevşetir . Dağlık alanda yaşayan, yaylalarda yaşayan insanlar daha disiplinlidir . Zevklerine çok fazla düşkün değildir ve hayat koşulları ile mücadele kişilerin kişiliğine doğrudan etki yapmıştır diyebiliriz . Mesele kendimizden şunu örnek verelim Sabah kalktık ve hava kapalı, dışarısı sisle kaplı ve eve hiç güneş girmiyor . Bu durumda içimiz de kapalı olur . Canımız sıkılır ve o gün çok mutlu bir gün olmaz bizim için . Oysa güneşli günde insanın içi aydınlanır, sanki dünyası aydınlanır . O gün  çok mutlu oluruz . Çünkü güneşin olup olmaması da kısa süreliğine de olsa kişiliğimizi etkileyebilir . Soğuk iklimde yaşayan insanlar geçimlerini daha çok düşünür ve kış için ne hazırlık yapabilirim kaygısını içinde taşırlar . Sabah erken kalkar ve bir an önce işlerini bitirmek için çalışırlar.


İşte arkadaşlar iklimin insan kişiliğini doğrudan etkilediğini hem kendi düşüncelerimle ortaya koydum hem de İbni Haldun'un eserlerinde yazdığı  sözler ile ortaya koydum Demekki neymiş:'' İklim insan kişiğini etkiliyormuş''.

Yaşadığınız Şehrin Doğal ve Tarihi Güzelliklerini Anlatan Bir Tanıtım Metni Yazınız .

Yaşadığınız Şehrin Doğal ve Tarihi Güzelliklerini Anlatan Bir Tanıtım Metni Yazınız .

Yurdumuz tarihi ve doğal güzellikleri ile tüm dünyayı büyüleyen bir ülkedir . Bu ülkenin hangi şehrine giderseniz gidin tarihi ve doğal güzellikler sizi karşılayacaktır . Ben de cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı Sultan Şehir Siva'ta yaşıyorum . Sivas İç Anadolu Bölge'sinde yer alan tarihte birçok devlet için önemli olmuş bir şehirdir .

Sivas tarihi güzellikler bakımından son derece zengin bir şehirdir . Özellikle Selçuklular zamanında yapılmış olan birçok tarihi eser mevcuttur şehrimizde . Ayrıca Sivas kent meydanı tam bir tarihtir . Bir yanında Sivas Kongre binası , bir yanında tarihi jandarma binası , bir yanında valilik binası , diğer bir yanında da Osmanlı Devleti döneminde yapılmış olan Kale Camii ile şehrimizin meydanı doyumsuz bir zevk verir ziyaretçilerine  .   Kent meydanının dışında da çok önemli tarihi eserlerimiz vardır . Mengücekliler tarafından yaptırılan " Divriği Ulu Camii " UNESCO dünya mirası listesinde yer alan çok önemli bir yapıdır . Bunun dışında Gök Medrese ve Şafaiye Medresesi , Eğri Köprü , Kurşunlu Hamam , Taş Han , Çifte Minareli Medrese gibi daha birçok tarihi eser Sivas'ımızı süslemektedir .


Sivas doğal güzellikleri ile de dikkat çeken bir şehirdir . Gürün Gökpınar gölü ve Gemerek sınırları içerisinde yer alan Sızır Şelaleri önemli turistlik mekanlarımızdır . Ayrıca Yıldız Dağı Kayak Merkezi de faaliyete girmesinin ardından özellikle kış aylarında çok ziyaretçi çeken bir yer haline gelmiştir . 

Atatürk'ün Doğa Sevgisi İle İlgili Bir Hikaye

Atatürk'ün Doğa Sevgisi İle İlgili Bir Hikaye

Atatürk doğayı çok seviyordu ve doğanın yeşillenmesi , ağaçlandırılması için her fırsatta etrafındakilere tavsiyelerde bulunuyordu . Atatürk'ün doğaya verdiği değerin anlaşılması açısından şu olay son derece önemlidir .

Atatürk sağlık sorunları sebebiyle Yalova'da bir köşkte kalmaya başlamıştı . Bu sebeple bu köşkün ziyaretçileri ve misafirleri artmaya başladı . Aynı zamanda bu köşkün tüm ihtiyaçları da İstanbul'dan karşılanıyordu . İşte bu yüzden hem Atatürk'ün çiftliği hem de  termal tesislerle bir bağlantı olması için bir bina yapılmasına karar verildi . İki katlı ahşap bir köşk olarak bu bina tasarlandı . Atatürk'ün doğa sevgisinden dolayı bu köşk asırlık bir çınarın altına yapıldı . Ancak ağaç yeni sürgünler vermeye başlayınca ve yapraklar çoğalınca köşkü tehdit eder hale geldi . Ağacın kesilmesine karar verildi ancak atatürk'e sorulmadan da böyle bir iş yapmaya cesaret edilemedi . Atatürk " Bir köşk için bir ağacı feda edemem " diyerek bu teklifi reddetti . İstanbul'dan getirtilen mühendisler "calaskar" yardımıyla köşkü yerinden kaldırarak altına raylar döşedi ve köşk ağaçtan uzağa taşındı . Atatürk bu çalışmaları bizzat takip etti .

İşte bu anı bizlere Atatürk'ün doğaya verdiği değeri en iyi şekilde göstermektedir .


Bireyin Kendini Geliştirme Yolları Nelerdir ?

Bireyin Kendini Geliştirme Yolları Nelerdir ?

Birey hayatını daha iyi yaşamak için , toplum içinde iyi yaşamak için kendine belli  kurallar koymalıdır . Kendisini her gün daha fazla geliştirmeli ve bunun için de şunları yapmalıdır :
- Birey kendisini geliştirmek için öncelikle hedeflerinin ne olduğunu belirlemeli ve bu hedeflerine ulaşmak için çözüm yolları aramalıdır .
- Dilini daha iyi kullanmak için , güzel konuşma becerisine sahip olmak için çok kitap okumalıdır .
- Empati kurma becerisine sahip olmalıdır .

- Eleştirel düşünme becerisine sahip olmalıdır .
- Yaratıcı düşünme becerisine sahip olmalı ve özgün işler ortaya koymalıdır .
- Girişimci olmalıdır .
- İlgi , istek ve yeteneklerinin ne olduğunu bilmeli ve buna göre kendine bir yol çizmeli ve kendisini geliştirmeye devam etmelidir .
- Sadece bir alanda kendini geliştirmemeli , hem bir mesleği  olmalı hem de başka alanlarla da ilgilenmelidir . Örnek bir müzik aleti çalmalı , bir yabancı dil bilmeli , bir spor dalı ile ilgilenmelidir .
- Gündemi takip etmelidir .
- Toplum içinde yaşadığı kişilere karşı içten olmalı , yapmacık olmamalıdır .
- İnsan içine girmekten korkmamalı , asosyal olmamalıdır .
- Geçmişinden ders çıkarmalı ve geleceği için iyi işler peşinde koşmalıdır .
 - Ön yargılardan kurtulmalı , batıl inançları olmamalıdır .
- İnsanları olduğu gibi kabul etmeli ve koşulsuz sevmelidir .
- Eğitime çok önem vermelidir .


Zahide'm Türküsünün Ortaya Çıkış Hikayesi

" Zahidem " Türküsünün Hikayesi

" Zahide kurbanım n'olacak halim/ Gene bir laf duydum kırıldı belim" dizeleri ile başlayan "Zahidem" türküsünü hepimiz biliriz . Bu türküyü yazan " Arap Mustafa " 1901 yılında Orta Hacı Ahmetli köyünde doğmuştur . Anne ve babasını henüz küçük yaşlardayken kaybetmiştir . İlk başlarda bir akrabasının yanında kalmış , daha sonralarında ise ise orda burda hayatını devam ettirmeye başlamıştır .

Mustafa'nın babası düğünlerde "Koca Oyunu " adı verilen oyunlarda Arap rolünü oynadığı için Mustafa'ya da babasından dolayı " Arap Mustafa " lakabı takılmıştır . Arap Mustafa 10 yaşındayken Yukarı Hacı Ahmetli köyünde Hacı Bürozadelerden Mehmet'in yanında ırgat olarak çalışmıştır . Büyüdükçe çalışkanlığı , yakışıklılığı , temiz giyimi , yiğitliği ile dikkat çeken bir delikanlı haline gelmiştir . Zamanla Arap Mustafa ağasının kızı Zahide'ye gönlünü kaptırmıştır . Fakat hem fakir olması hem de kimsesiz olması yüzünden bu sırrını açığa vuramamıştır .

Yirmisine gelip de askere gidince de aklı Zahide de kalmıştır . Köydeki dostlarından ara ara haber alan Arap Mustafa , Zahidenin başka biri ile bir hafta sonra evlendirileceğini duyunca dilinden bu meşhur dizeler dökülmüştür .


Evliler Mi , Bekarlar Mı Daha Mutlu ? Münazara Örneği

Evliler Mi , Bekarlar Mı Daha Mutlu ? Münazara Örneği

Bekarlar Daha Mutludur
Evlilik sürekli bir iletişim gerekir . Düşününsene gün içerisinde bazı insanlarla çok kısa iletişim kurmanıza rağmen çatışmalar yaşanıyor . Evli insanlar ise günün büyük bölümünde sürekli iletişim halindedir . Bu da sorunların ortaya çıkmasını kaçınılmaz hale getirir . Ayrıca bekarların sorumluluk alma konusunda büyük avantajları vardır . Evliler hele de çocukları da varsa sürekli onların uyku problemi vb. yüzünden sürekli stres içerisindedirler .  Bekarlar plan yaparken çok rahattırlar . Çünkü tek oldukları için istedikleri an istedikleri şekilde davranabilirler ama evli birisi anında karar verip bir organizasyon yapamaz . Eşinin de fikrini alması gerekir . Bu durumda çatışmalara neden olabilir ve dolayısıyla mutsuzluğa neden olur .

Evliler Daha Mutludur ?
Evli insanlar hayatın zorluklarını tek başlarına çekmek yerine bu yükü ikiye bölerler ve birbirlerine destek olurlar . Bu yüzden evli insanlar çok mutludurlar . İnsan evliyse dertlerini anlatabileceği , mutluluğunu ve üzüntüsünü paylaşabileceği biri var demektir . Evlilik insanın hayatının düzene girmesi anlamına gelir . İnsanlar evlendikten sonra hayata daha pozitif bakarlar ve çocuklara gençlere yaklaşımları çok daha farklı olur . Yani evlilik insanın hayata bakışını çok olumlu yönde değiştirir ve mutlu eder insanı . Evlilik insanın en temel ihtiyacı olan sevme ve sevilme hissini kazanmasını sağlar . Böylece toplum içerisinde sağlıklı ilişkiler kurmamızı sağlar . Bu yüzden evli insanlar bekar insanlara göre çok daha mutludur .

Koca Seyit'in ( Seyit Onbaşı'nın ) Hikayesi

Koca Seyit ( Seyit Onbaşı'nın Hikayesi)

- 18 Mart 1915'de bilindiği gibi dillere destan olan , milletimizin kahramanlık destanı yazılan Çanakkale Savaşı yaşanmıştır . İşte bu savaşta  iman gücü ve vatan sevgisi ile çok büyük bir başarıya imza atan Seyit Onbaşı'nın hikayesi şu şekildedir : Koca Seyit 1909 yılında askere alınmış , 1915 yılına gelindiğinde ise Koca Seyit'in görev yeri Çanakkale  Rumeli Mecidiye Bataryası olur . Bu  olağanüstü olayların yaşandığı savaşta Osmanlı'ya ait olan ve Osmanlı'nın en güçlü zırhlarından olan  Baykuş Rumeli Mecidye Bataryasından İtilaf Devletlerine ait olan Queen Elizabeth'e isabet eder .  Bunun üzerine Osmanlı Devleti'ni yok etmeye çalışan ve var gücü ile savaşa devam eden İtilaflar tüm namlusunu  Osmanlı'nın Rumeli Mecidiye Bataryası'na yöneltir ve bir müddet sonra o bataryamız susar .

Hayatta kalan tek batarya komutanımız ise Yüzbaşı olan  Hilmi Bey yiğit evlatlarını kaybettiği hüzne kapılır ve tam o sırada bir ses gelir : Komutanım beni kurtarın ! Sese yönelen Yüzbaşı Hilmi komutan orada toprağı eşeler ve ilk olarak Niğdeli Ali'yi görür . Oradan ilk kurulan Niğdeli Ali olur . Daha sonra komutan ve Niğdeli Ali toprağı eşelemeye devam ederler. Daha sonra yaralıları ve şehit olanlara bakarken hemen orada  toprak üzerinde dikili duran bir ayak görür ve heyecanlanırlar . Oradaki kişi oksijensizlikten bayılmış olan Koca Seyit yani Seyit Onbaşı'dır . Niğdeli Ali ve Hilmi Komutan arasında şöyle diyalog geçer . Hilmi Bey Niğdeli Ali'ye : Evladım bunu birlikte yapamayız ve  Boğaz Komutanlığından yardım gelene kadar ben hemen  yakın birliklerden yardım almaya gidiyorum der ve Niğdeli Ali de emredersiniz komutanım der . Daha sonra kendine gelen Seyit Onbaşı ne oldu Ali , arkadaşlarım , komutanlarım nerede der . Bir müddet sonra gerçeğin farkına varan Onbaşı Seyit hepsinin de  vücutlarının etrafa dağıldığını görür ve  bir patlamaya hazır yanardağ gibi yerde duran topa doğru koşar . Niğdeli Ali şaşkındır . Daha sonra  Seyit Onbaşı topa bakar ve topun sağlam olduğunu ama vincinin bozuk olduğunu görür . İşte tam o sırada vatan ve millet sevgisi ile yüreği yanan Koca Seyit iman gücü ve arkadaşı Niğdeli Ali'nin de yardımı ile 275 kiloluk mermiyi kucaklar . Daha sonra mermiyi  namluya sürmüş ve mermi infilak olmuş ve tam da İtilaf Devletleri'nin Queen Gemisine isabet eder . Bu olay  tüm savaş alanında yankı uyandırır ve askerlerimiz büyük bir  sevinç yaşarlar ve kendilerinde büyük güç duyarlar . O zamanlarda yarbay olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk  Seyit Onbaşı'yı karargaha getirir . O büyük insanı tanımak ister Ulu Önder . Başlar sorulara Ulu Önder : Evladım , nasıl kaldırdın o mermiyi diye sorar . Seyit Onbaşı da o yürekli vatan evladı da şu cevabı verir Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal'e : İşte, Allah'ın izni ile oldu komutanım , o anda o mermi bana bir çam kütüğü gibi geldi der . Daha sonra Mustafa Kemal bu onurlu asker şunları söyler :  Fakir bir ailenin çocuğuymuşsun ve verilen ikramiyelerin de hiç birini kabul etmemişsin der Seyit Onbaşı'ya . Seyit Onbaşı yalnız bana yatın ilavesi istemişse de daha sonra bunu da reddetmiş ve arkadaşlarıma haksızlık yapamam demiştir . Onbaşı Seyit Mustafa Kemal'e: Komutanım sizin bana ikramda bulunduğunuz şu kahve benim için en büyük ikramiyedir demiştir . Daha sonra Ulu Önder o mermiyi kaldırdığın gibi beni de kaldırabilir misin demiş Seyit Onbaşı'ya fakat Seyit Onbaşı kaldıramam komutanım demiştir. Neden ben o mermiden ağır mıyım Seyit diyen Ulu Önder'e Seyit Onbaşı'nın cevabı şu olmuştur : Komutanım merminin ağırlığı başka sizin ağırlığınız başka, sizi dünya  bile kaldıramaz diye harika bir cevap vermiştir Ulu Önder'e.

Daha sonra Seyit Onbaşı 1918 yıllarında köyüne dönmüş , mesleği olan kömürcülük ve ormancılığa onuru ile devam etmiştir . Soyadı Kanunu ile Çabuk soyadını alan bu kahraman Onbaşımız  1939 yılında  akciğerlerinde olan rahatsızlıktan ötürü hayatını kaybetmiştir . Nurlar içinde uyu Onbaşımız, yiğidimiz, Koca Seyit'imiz.

Güzel Konuşmanın Faydaları Nelerdir ?

Güzel Konuşmanın Faydaları  Nelerdir?

İnsan toplum içinde yaşadığı için sosyal bir varlıktır . Toplumdaki duruşuna , hal ve hareketlerine , etkili ve güzel konuşmaya  dikkat etmelidir .  Kendini güzel bir şekilde ifade eden , güzel konuşan kimse toplum tarafından sevilir ve sayılır . Güzel konuşmanın faydaları şunlardır :

* Kişi  toplumda saygı görür ve sevilir ,
* Güzel konuştuğu için dinleyenleri ikna edebilir ,
* Tercih edilen  kişi olur .
* Sosyal ve kültürel ilişkiler artar .
* Toplum üzerinde etkili olur  ,
* Güzel ve  etkili bir şekilde kendini ifaden kişi  mesleğinde de başarılı sağlayabilir .
* İnsanlar arasında dayanışma ortamı doğar ve insanlar birbirine olumlu yaklaşır .
* İnsanların gönüllerinde yer edinir .
* Kişinin toplum içinde güvenilirliğini artırır .
* Hoşgörülü bir ortam oluşur .
* Güzel konuşan insan  zor olan insanları bile etkileyebilir ve sorunları çözebilir .
* Kişi kendini güzel bir şekilde  ifade ettiği için yanlış anlaşılma olmaz ,
* Güzel ve etkili konuşmak  bizim başkaları tarafından örnek alınmamızı sağlar .
* Etkili şekilde konuşan kişi kendini iyi bir şekilde ifade ettiği için sözcük israfı yaşanmaz ,
* Güzel konuşan insanlar düşündüklerinin hepsini dile getirmeyen insanlar olduğu için  kaliteli insanlardır .

* Güzel konuşmak her zaman insana fayda sağlar ve insanın toplum tarafından sevilip   sayılmasını sağlar.

15 Temmuz Darbe Girişimi İle İlgili Hikaye

15 Temmuz Darbe İle İlgili Hikaye

15 Temmuz Cuma  sabahı erkenden kalkmıştık ve ailemle beraber  pikniğe gitmeye karar vermiştik . Annem bütün hazırlıkları yapmış ve  piknik yerimiz uzak olduğu için geç olmadan gitmemiz gerektiğini söylemişti . Hemen arabamıza binip annem , babam , kardeşlerimle birlikte piknik alanımıza gitmiştik . Orada götürdüğümüz yiyecekleri bir güzel yemiş , ailemle çok güzel vakit geçirmiş ve akşama doğru da evimize dönmüştük .

Piknikten saat sekiz buçuk gibi gelmiş ve yorgunluktan ölmek üzere olduğum  için bir an önce yatağımda soluğu almak istiyor ve doyasıya uyumak istiyordum.  Piknikten geldiğim için hemen bir duş aldım ve annemle birlikte yatakları da yaptık ve uyumaya hazırdık artık . Aman kimse dokunmasın keyfime diyordum annemlere . Babam ise televizyon izliyor haberlere bakıyor ve suratında ilginç  ifadeler yer alıyordu . Yok ya böyle bir şey olamaz , Allah korusun falan diye annemle konuşurken dikkatim bir anda dağıldı ve o yorgunluğumdan hiç eser kalmamıştı . Hemen odaya gelip televizyona baktığımda  Trt'nin haber spikeri darbe bildirisini okuyor ve silah zoru ile okutulduğu o kadar belliydi ki kadın resmen titriyordu . Bir gurup asker  kılıklı şahıs  İstanbul'da köprüyü kapatmış ve sokaktaki insanlara evlere gitmesini söylüyor , insanlar yaptıklarının yanlış olduğunu söylese de askerler bildiklerini okuyordu . Her şey canlı gerçekleştiği için her şeyi de izliyor ve merakla , korku ile bekliyordum , sonumuzun ne olacağını . O kadar korkmuştum ki anneme sarıldım ve anne: Anne  çok korkuyorum dedim . Annem hayır korkma , bir şey olmayacak dese de onun da yüzündeki tedirginliği  görüyor ve üzülüyordum . Daha sonra askerler artık daha da çoğalmış ve darbe yapılıyor demişlerdi . Demokrasi ve cumhuriyetimiz elde gidecek diye o kadar korkuyordum ki ama bir o kadar da dışarı çıkmak , özgürlüğümüze asla zarar verilmemesini bağıra bağıra söylemek istiyordum . Cumhurbaşkanımız , başkomutan olan Recep Tayyip Erdoğan Türk Halkını sokaklara davet etmiş ve herkes sokağa çıkıyordu vatanını kurtarmak için . Babam ben de çıkıyorum dedi , abdestini aldı ve hakkınızı helal edin  bana bir şey olursa siz Milletime emanetsiniz dedi . Şimdi daha da korkuyordum . Çünkü televizyonu izledikçe olaylar büyüyor , asker kılıklı insanlar tanklarla  insanların üzerinden geçmeye çalışıyor fakat imanlı gençlerimiz tankın altına yatıyor ve ölümden korkmuyordu . Tanklar devletin malına zarar veriyor , halkın silahlarını halka doğrultuyor , Gazi Meclisimiz bombalanıyor, yaşlı, genç, çoluk çocuk demeden, kadınlarımız, annelerimiz bu lanet geceyi önlemeye çalışıyor ve bu uğurda canlarını vermeye hazır oluyorlardı .  Korkum git gide artıyor , acaba babama bir şey olur mu diye üzülüyordum . Hiç kimsenin canının yanmasını istemiyordum . Fakat olaylar büyüyor , şehit sayımız artıyor , vatanı kurtarmak için canlarını feda eden insanlarımız ölümden korkmuyor , aksine ölümün üzerine yürüyordu . Neyse ki ülkemizi kana bulamak isteyen bu  canilere halkımız dur demesini bilmiş ve darbe yaşanmadan ülkemiz kurtulmuştur . Ama ne yazık ki birçok gazi ve şehitlerimiz olmuştur fakat babam eve sağ salim gelmiştim her ne kadar buna çok mutlu olsam da  birçok kişi de yakınını kaybettiği için çok üzülmüştüm  .  Ama ülkemiz kurtulmuştu . Sabaha kadar uyumamıştım . Sabah saat dört, beş sularında darbe girişiminin önlendiği ve ülkemizin  kurtulduğu kesinleşmişti . Her ne kadar kimi darbe girişimcileri kaçmaya çalıştıysa da devletimiz yakalamış ve hak ettikleri yere gitmeleri sağlanmıştı. 


Şimdi ise bu darbe girişiminde bulunan , bunun arkasında olan üst akıllar kim , hocaları kim, bunları öğrenmeye sıra gelmişti. Çok geç olmadan haberler geldi. Yıllardır hoca diyerek bağrımıza bastığımız ve saf duygularımız ile o kişiye inandığımız Fethullah Terör Örgütünün planı olduğu ve Ülkemizi parçalamak istediği ortaya çıktı.  Bu işte parmağı olanlar bir bir yakalanmaya başlandı ve cezalarını çekmeye başladılar. Fakat Fetö Amerika tarafından korunduğu için ülkemize teslim edilmedi. Umarım ülkemize teslim edilir ve hak ettiği cezayı çeker. Neyse ki Yüce Allah' a şükürler olsun ülkemiz kurtuldu ve sabah altı gibi yattım ve geri dört saat sonra kalktım . Darbe girişiminin kesin olarak sonlandırıldığı yazıyordu haberlerde. Çok şükür dedim içinden ve bir daha böyle olumsuz şeylerin yaşanmaması İçin Allah'a dua ettim. Şu an evimdeyim ve ülkemde bağımsızca yaşamaya devam edeceğim, hiç kimse bizi yıldıramayacak.

Öğrenci Başarısını Teknoloji Olumsuz Etkiler Konulu Münazara

Öğrenci Başarısını Teknoloji Olumsuz Etkiler Münazara

Günümüz dünyasında her şey hızla gelişmekte ve değişmekte bunların içinde de en önemlisi teknolojidir . Teknoloji öğrencinin akademik başarısını olumsuz etkiler .  Bunun sonucunda çocuğun eğitim başarısı düşer . 

Öğrenciler teknoloji ile zaman geçirmeye başlayınca zamanın nasıl akıp gittiğinin farkında olmaz ve  hatta  hiç ayrılmak istemezler teknolojik ürünlerin yanından . Örneğin internetin hızla yayılması ile o kadar çok zamanı öldürücü oyunlar , videolar , diziler  ..vb vardır ki, bunlarla vakit geçiren bir öğrenci bırakın ders çalışmayı yerinden kalkıp bir bardak su bile içmeye üşenir . Teknoloji insanda çok kötü bir bağımlılık yapar . Daha küçücük çocukların eline bile bir saatlik telefon ya da bilgisayar verildiğinde daha sonra çocuğun elinden alınmak istediğinde çocuk hırçınlaşmakta ve telefonu vermemekte ısrar etmektedir . Öğrenciler ise  telefon ya da bilgisayar ile gereğinden fazla vakit geçirmeye başlayacak ve derslerine çalışmayacak bunun sonucunda da öğrencinin akademik durumunda düşüşler olacaktır .  Öğrenci gittikçe derslerden soğuyacak , hedeflerini ve sorumluluklarını yerine getirmeyecek , agresif ve  dengesiz bir birey haline  gelecektir . Bilgisayar başında ya da telefonun internetinde çocuk öğrenme etkinliği yerine eğlenceli işlerle ilgilenecek ve ders çalışmayı boşlayacak bunun sonucunda başarısı düşecektir . Öğrenci teknoloji ile fazla bağ kurduğu için insanlarla olan iletişimi de azalacak ve asosyal bir kişilik haline gelecektir .

Bilgisayar başında fazla vakit geçirmesi sonucunda belde , boyunda , gözde , ellerde  rahatsızlıklar ortaya çıkacak , bu sağlık sorunlarının sonucunda da derslerine hiç çalışamayacak ve başarısı daha da düşecektir .  Bunun için öğrenci başarısında teknolojinin faydası yok, zararı vardır .