Anlama

Anlama, duyulan ses, söz ve anlatımlardan; okunan materyallerden; görülen olay ve olgulardan bir sonuç çıkarma, mesaj alma; denmek isteneni veya neye işaret edildiğini kavrama ve bilgi edinmedir. Anlama, bütün bunları önceki bilgilerimizle karşılaştırarak yorumlama ve yeniden yapılandırma sürecidir.

Anlama, okunan bir metnin içeriğinin yahut dinlenen bir konuşmanın mesajının algılanması olarak da tanımlanabilir. Okumanın amacı anlamaktır. Anlama çeşitli duyu organlarının harekete geçirildiği karmaşık bir eylemdir. Her okuyucu okuyacağı metne, belirli hazırlık ve bilgi birikimiyle başlar.

Anlama yorumlamaya da zemin hazırlar. Bu, bir bakıma dinleyip okuduklarından yararlanmak yani onları faydalı hâle getirmektir. Hatta onları yeniden inşa etmek, zihinde yapılandırmaktır.

“Türkçe eğitim ve öğretimi, çocuğun, her şeyden önce anlama ve anlatma gücünü geliştirecektir.

En yaygın ve doğal anlaşma aracı konuşmadır. Günlük hayatımızda söylenenleri anlamak, dille ilgili etkinliklerin başında gelir. Ancak, anlamanın türlü biçimleri vardır. Kuşkusuz, konuştuğumuz kimselerle anlaşmamızı en iyi sağlayan, bize söylenenleri doğru ve eksiksiz anlamamızdır. Doğru anlamak demek; bize aktarılmak istenen bilgi, duygu, düşünce vb.ni, olduğu gibi bir yanlışlığa yol açmadan ve hiçbir şüpheli nokta kalmayacak biçimde, bütün boyutlarıyla kavramak demektir.

Bize anlatılmak isteneni, bazen yer yer atlayarak algılarız; böyle durumlarda biz, söyleneni eksik anlamışız demektir. Tam anlamak ise, bir duygu ya da düşünceyi kendi akışı içinde, kopukluklara uğramadan anlamaktır.

İyi bir ana dili eğitimi almış kimse, kendisine anlatılmaya çalışılan bir bilgi, duygu ya da düşünceyi, herhangi bir noktayı atlamadan, sırasını bozmadan, olduğu gibi kavrayabilir, anlayabilir.

Yazılı bir metni anlamak ise, sözlü anlatılanı anlamaya göre daha karmaşık bir iştir. Çünkü yazılı metinde önce yazıyı, yazıdaki düğüm noktalarını çözmek gerekir.

Bir öğrenci, okuduğu bir felsefî metindeki fikirleri yakalayabiliyorsa; daha doğrusu yakaladığını karşılaştırmalar, çevirmeler, özetlemeler yaparak gösterebiliyorsa; okuduğu parçadaki fikirlerin o parçanın maksadına uygunluğu ile kaynağına bakarak isabetliliği hakkında hüküm verebiliyorsa; fikirler arasındaki karşılıklı ilişkileri yakaladığını yeniden örgütleme yaparak, yönelimleri söyleyerek, ilâve malûmatı o parçaya yedirerek gösterebiliyorsa ve öte yandan değer yargılarından ve maksat yamamaktan kaçınabiliyorsa o öğrencide yorumlama gücünün varlığına hükmedebiliriz.

Okullarımızda okumaya, yazılı bir metni anlamaya büyük önem verilmektedir. Bu, yerinde bir tutum olmakla birlikte günümüzde görsel ve işitsel araçların hızla gelişerek günlük hayatımızda çok etkin bir rol kazanmış olması, dinleyerek, dinlemesini bilerek anlamayı da ön plâna getirmiş bulunmaktadır. Toplumsal ve demokratik yaşayışın gelişmesi, radyoda,  televizyonda, açık havada ya da bir salonda izlenen bir konuşmayı anlamanın önemini büyük ölçüde artırmıştır.

Yazılı metinlerin okunup anlaşılmasının yanında, dinlenen bir konuşmanın veya konferansın anlaşılmasına da önem vermek gerekir. Yani, yalnız okunan metni anlama değil konuşulan ve dinlenileni anlama da Türkçe dersinin etkinlikleri arasındadır.” (22.9.1981 tarihinde yürürlüğe giren İlköğretim Okulları Türkçe Eğitim Programı-Açıklamalar, s. 2, 3)
Anlama hızı okuyucunun konuya olan ilgisine, yazı türüne, yazarın üslubuna ve okurun amacına bağlıdır. Her yazının mesajını doğru kavramak, ya da yazarın amacına uygun olarak anlamak her zaman gerçekleşmeyebilir. Kimi eserler, mesela şiir, ilk okumada kendini ele vermez. Şiiri anlamak için kelimelerin, kelime gruplarının, cümlelerin yüzeysel yapısı yanında derin yapısının; figürlerin, imajların, sembollerin iplik iplik çözümlenmesi gerekir. Metindeki satır aralarının doğru okunması ve kavranması gerekir.
Bir metnin doğru anlaşılmasını engelleyen sebepler şunlardır:
  • Yazıda bilinmeyen kelimelerin çokluğu,
  • Anlatımın söz sanatlarıyla yüklü olması,
  • Konuya okuyucunun yabancı olması,
  • Düşüncelerdeki tutarsızlık,
  • Objektif olamamak yani okunan yazının etkisinde kalmak, bir başka anlatımla metnin dışında kalarak tarafsız bir bakışla yönelmemek.
  • Metnin İkinci dereceden fikirlerine takılıp ana düşünceyi gözden kaçırmak.

Yrd.Doç.Dr Mehrali Calp

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme