Hata Yapabilirim Fakat gerektiğinde Özür Dileyecek Cesaretim Var Sözü İle İlgili Bir Hikaye Yazınız .

Hata Yapabilirim Fakat gerektiğinde  Özür Dileyecek Cesaretim Var  Sözü  İle İlgili Bir Hikaye Yazınız .

Havalar iyice soğumaya başlamış ,  Erzurum'un da soğuk kış geceleri başlamıştı . Hava günden güne soğuyor ve kar yağışı da artmaya başlıyordu .   Doğan okuldan gelmiş ve hemen  babasına yardım etmek için  ahıra inmesi gerekiyordu . Çünkü  Doğan'ın babasının mesleği hayvancılıktı . Yazın ise babası çobanlık yapıyor , kışın da kendi hayvanları ile uğraşıyordu . Doğan  hemen aşağıya inip , hızlı bir şekilde geç kaldım baba kusura bakma dedi . Doğan  okuldan yeni gelmiş, yorulmuş, hiç dinlenmeden  hemen babasının yanına koşmuştu . Gencecik, yüreği kıpır kıpır , hayat dolu bir çocuktu Doğan. Hem babasının işlerine yardım ediyor, hem de okula gidiyor ve derslerini de ihmal etmiyordu bu deniz mavisi gözlü yakışıklı çocuk. Gözleri vardı masmavi, çevresine ışık saçıyordu bu mavi , güzel gözler. Bir güldü mü yüreğinin de tüm içtenlikle güldüğünü hissederdiniz Doğan'ın. Çevresine gülüşü ile ışık saçardı Doğan. Çünkü o adından belli olduğu gibi Doğan'dı. Babası Doğan'a seslenerek; Oğlum biraz dinlenip öyle gelseydin, yemeğini yeseydin bari dedi.

Doğan ise yok baba sonra birlikte yeriz. Tek yemeyi hiç sevmiyorum zaten dedi . Babasının yüzünde bir tebessüm beliriverdi. Ne güzeldi insanın böyle düşünceli bir evlada sahip olması diye içinden geçirdi Haydar Bey. Sonra birlikte ahır işlerini görmeye başladılar , iş bitince de yukarı çıkıp  evin hanımının yaptığı yemeği yediler. Evin hanımı olan, Mevlüde Hanım da  çok iyi bir insandı. Doğan  o güzel mavi gözleri annesinden almıştı. Çünkü annesi de gülünce çok güzel olur ve  etrafına mutluluk saçardı. Geç olmuştu ama Doğan'ın ödevleri vardı. Onları yapması gerekiyordu. Hemen dersin başına geçip çalıştı daha sonra ise  yatağına yatıp, sobanın sıcaklığını hissederek uyudu. Sabah olur olmaz hemen erkenden kalktı. Annesi Mevlüde Hanım kahvaltıyı hazırlamıştı. Mis gibi  doğal bal, tereyağı, yumurta, sıcacık kokan Erzurum ekmeği kokuyordu ev. Doğan hemen bu güzel şeylerin tadına baktı ve anne geç kalıyorum gitmem gerek dedi ve çıktı. Okula geldi . Öğretmen verilen ödevleri kontrol etti ve aferin Doğan o kadar işin içinde ödevini çok iyi yapmışsın dedi. Daha sonra günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. Artık Doğan koca bir delikanlı olmuş ve üniversite sınavına girecekti çok heyecanlıydı  çünkü yarın sınavı vardı. Tek istediği meslek  hakim olmak  ve  adaleti sağlayabilmekti. Bu hayaller ile yatağın sokulup yattı. Sabah erkenden kalktı ve sınava gitti. Gözetmenler sınav  kağıtlarını verdi ve sınav başlamıştı. Soruları çözmeye başlayan Doğan'a bu sorular çok kolay geliyordu. Çünkü o kadar zor yaptığı işlerin karşısında bu sorular neydi ki, hemen çözmeye başladı ve soruların hepsini yaptı. Zil çaldı ve sınav süresi bitti. Dışarıda Haydar Bey oğlunu heyecanla bekliyordu. Bu kez çok heyecanlı olan Mevlüde Hanım ve Haydar Bey'di. İkisi de Doğan'a baktılar. Doğan ise onlara baktı. Yalandan çok üzgün görünüyormuş gibi mimikler ile anne babasını gözlemlemeye çalıştı. Annesi ve babası ise ne oldu oğlum nasıl geçti, niye öyle bakıyorsun dediği zaman Doğan da şaka yapıyorum dedi. Çok güzel geçti benim canım ailem deyip ana ve babasına sarıldı. Yine günler geçti, sınav sonuçları açıklandı ve Doğan 500 tam puan üzerinden 488 puan almıştı ve  bu puan hakimlik  için yeter de artardı bile. Daha sonra tercihler geldi ve Doğan  çok iyi bir üniversiteyi kazandı ve  istediği mesleği okuyup bitirdi. Artık o bir hakimdi.  Hakim olduktan sonra Doğan çok değişmiş başka biri olmuştu. İnsanlara havadan bakıyor, ailesinin  yetiştiği yeri artık içine sindiremiyor ve ben adaleti sağlıyorum diye havalanmıştı. Köyüne geldiğinde babasına ve anasına olan tavırları değişmiş, çok bilmiş edası ile  hiçbir şeyi beğenmiyor ve her şeyi eleştiriyordu. Babası Doğan'a neden böyle olduğunu söylüyor o da ısrarla bir şey olmadım ben ya aynıyım işte deyip tersliyordu. Doğan babasına artık burada yaşamak istemediğini ve kendisinin İstanbul'da yaşamak istediğini söylüyordu. Ailesine de sizi yanımda götüremem siz burada kalın diyordu. Doğan artık o eski Doğan değildi. Yeni arkadaşları olmalı, yeni çevresi olmuş ve artık ailesini hiç arayıp sormuyordu.Yıllar geçti ve Doğan bir gün  yolda giderken büyük bir kaza geçirdi.  Kaza geçirdikten sonra bir bacağını kaybeden doğanın imdadına ise ilk olarak ana ve babası yetişmişti. Çevresinden hiç kimse yanına gelmemişti. Çünkü onlar gerçek dost değildi.


Doğan pişmanlıklar içinde kavruluyor ve onların yüzüne nasıl bakacağını bilemiyordu. Yüzü yerde bir şekilde olarak ağlamaya başladı. Özür dilerim baba, özür ,dilerim ana diye hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ben çok büyük bir hata yaptım, sizi , köyümü terk ettim, mevki, makama aldandım. Kendimi, kültürel değerlerimi kaybettim. Beni affedin diye yalvarmaya başladı. Anne ve babasının gözleri dolmuştu. Bırakırlar mıydı hiç onu, zaten hasret kalmışlardı yıllarca evlatlarına. Hemen bağrına bastı annesi, Doğan'ı, babası da sarıldı Doğan'a . Üzülme evlat dedi babası. Doğan ailesine sarılmıştı, bağlanmıştı. Bir daha bırakır mıydı onları. Ana baba kokusunu içine çekti. Hep birlikte Erzurum' döndü ve mesleğini de orada devam ettirdi. Daha sonra Doğan evlendi ve iki tane kız çocuğu oldu. Şu anda çok mutlu ve huzurlu bir yaşamı var. 

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme