Halide Edip Adıvar

TÜRK EDEBİYATINDA HALİDE EDİP

1908’den sonra , sadece ferdi temaları işleyen , dilde Servet-i Fünün nesrinin bir devamı olan , sosyal hayat ve onun sorunları ile genellikle ilgisiz Fecr-i Ati hikaye ve romanlarının yanı başında ; daha çok hayata ve sosyal meselelere yönelen , yapma dil ve üslubu bir yana bırakarak konuşma dilini ve üslubunu hakim kılmaya çalışan yeni bir hikaye ve roman tarzının da hızla yer almağa başladığı görülür.
Cumhuriyetin ilanıyla beraber birkaç büyük sanatçı , roman ve hikayemizde varlıklarını ispat etmiş oldukları gibi , Milli Mücadele’ye verdikleri destekle de Cumhuriyet’in ilk yıllarının önde gelen şahsiyetleri olmuşlardır: Halide Edib Adıvar , Yakup Kadri Karaosmanoğlu , Reşat Nuri Güntekin , Aka Gündüz , Peyami Safa.

BEŞİKTEN MEZARA EDEBİYATI
HALİDE EDİP ADIVAR (1884-1964)
Halide Edib , İstanbul’da doğdu.Babası II. Abdülhamit devrinde Ceyb-i Hümayun serkatipliğinde , daha sonra Yanya ve Bursa Reji nazırlığında bulunan Mehmet Edip Bey’dir.
Daha küçük yaşta evde hususi derslerle yetiştirilmeye başlanan Halide Edip bir taraftan Amerikan Kız Kolejine devam ediyor , bir taraftan evde Kur’an , Farsça ve musıki dersleri alıyordu.
Daha sonra Salih Zeki’den matematik ve Rıza Tevfik’ten felsefe dersleri almaya başladı.
Salih Zeki’den aldığı derslerle pozitif ilim görüşü kazandı.Rıza Tevfik’ten aldığı derslerle ondaki mistik temayüller arttı . Halk edebiyatına ayrı bir merakla bağlandı.
Kolejden mezun olur olmaz , hocası Salih Zeki’nin evlenme teklifini kabul etti (1901). Evliliğinin ilk yıllarında daha çok Salih Zeki’nin çalışmalarına yardım etti ve O’na Batılı yazarlardan bazı yazılar çevirdi.
İlkin , 1908’de Tanin gazatesinde yazmaya başladı ; ayrıca Musavver , Muhit , Şahbal , Resimli Kitap , Resimli Roman vb. dergilerde de yazdı.

Tanin’de çıkan yazıları gericilerin hoşuna gitmeyen Halide Edip , 31 Mart vak’ası sırasında (1909) adının kara listede olduğunu öğrenince , Mısır’a kaçtı.Oradan İngiltere’ye geçti.Orada bazı fikir adamlarıyla tanıştı.Eğitimle ilgili yazılarıyla dikkati çekti.

1909’da Darülmuallimat (Kız Muallim Mektebi) ne Pedagoji öğretmenliğine tayin edildi.Kız idadisinde tarih ve pedegoji öğretmenliği , Vakıf Kız Okulları müfettişliği gibi görevlerde çalıştı.

Salih Zeki başka bir kadınla evlenmek isteyince , çok kadınla evlenme adetine zaten karşı olan yazar , kocasından boşandı. (1910)
Memlekette yaygınlaşmaya başlayan Türkçülük ve Turancılık akımlarıyla ilgilendi.(1916)
Cemal Paşa’nın çağrısı üzerine Suriye’ye gitti.Beyrut , Lübnan ve Şam’da kız okulları genel müfettişliği yaptı ; yatılı birkaç kız okulu kurdu.Aintoura Darüleytamı’nı (yetimler evi) düzene koyup yönetti.
1912’de Adnan Adıvar’la evlendi.

İstanbul’a dönünce Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) Batı edebiyatı okuttu.(1918-1919)
Bu sıralarda cemiyet hayatında da ayrıca faal bir geçmişti.Teali-i Nisvan cemiyetini kurdu ;
1912’den itibaren savaş yıllarında hastanelerde hastabakıcılık  yapmıştır.
Mütareke yıllarında İzmir’in işgalini protesto eden mitinglerde , ateşli konuşmalar yaptı.
Fatih ve Kadıköy mitinglerinde ve bilhassa meşhur Sultanahmet mitinginde yaptığı konuşmalar üzerinde derin izler bırakmıştır.
İstanbul işgal edilince (1920) kocasıyla birlikte Ankara’ya kaçtı ; Kurtuluş Savaşı yıllarında onbaşı , çavuş , başçavuş , rütbeleriyle ordu hizmetinde  çalıştı. (Hayatının bu dönemini Türkün Ateş’le İmtihanı adlı anı kitabında anlatmıştır)
Cumhuriyet’in ilanından sonra , toplumsal devrimleri kösteklemek isteyen Terakkiperver Fırka’nın tutumu Atatürk tarafından hoş karşılanmadığı için , Türkiye’den ayrılıp on beş yıl kadar yabancı ülkelerde yaşadı.(1923-1939)
Bu dönemde uzun bir süre Fransa ve İngiltere’de kaldı ; iki kere Amerika’ya gitti.Birinci gidişinde   ´´ Yakındığu düşünce ve sanatı üzerine ´´ konferanslar verdi , ikinci gidişinde Colombia Üniversitesi’nde misafir profesör olarak ´´Çağdaş Türk düşünce ve edebiyatı ´´ derslerini okuttu.(1931-1932)
Daha sonra , çağrı üzerine Hindistan’a gidip (1935) Delhi İslam Üniversitesinde misafir profesör oldu.
Kalküta ve Benares üniversiteleriyle Haydarabad , Aligar , Lahar ve Peşaver İslam üniversiteleri’nde konferanslar verdi.
Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’ye döndü.(1938)
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörü oldu (1940-1950) , bir ara Demokrat Parti listesinden bağımsız İzmir milletvekili seçildi (1950-1954). Sonra yine profesörlüğe döndü.

İstanbul’da öldü. (09.01.1964)

SANATKAR HALİDE EDİP


Daha gençlik yıllarında Tanin , Şehbal ,Mehasin , Resimli Kitap , Büyük Mecmua ve Hakimiyet-i Milliye gibi gazate , mecmualarda makaleler ve hikayeler yayınlayarak yazı hayatına başlayan Halide Edib , edebiyatımızda bir romancı sıfatıyla yer almıştır.

Onda , bir gençlik hevesi halinde başlayan  roman yazma sanatı , sanatkarın ; bir taraftan ateşli ve ihtiraslı benliği ile , öte yandan sağlam ve geniş kültürüyle birleşerek sür’atli bir gelişme göstermiştir.

Çocuk yaşta İngilizce öğrenmiş , batı dünyasıyla tanışmıştır.Bayron’u çok sevdiğini söyler.İngilizce incil ve Shakespeare ‘in tesirinde kalır.Dikens’i beğenir Zola’yı , Maupassant ve Daudet’yi sever.
Türk edebiyatından Abdülhat Hamid’i tanır, büyük şair olarak kabul eder.Namık Kemal’i takdir eder.Tevfik Fikret’i bazı şiirleriyle sever.
Halide Edib , bütün roman yazan büyük sanatkarlar gibi yarattığı karakterlere hakiki bir hayat vermeye muvaffak olan yazarlardandır.
İncelemecilerin kanısına göre , eserlerindeki kadın kahramanlara kendi ruhunu vermiş , dolayısıyla , kendi kendisini anlatmıştır.Romanların kadın ve erkek kahramanları kendi ruhundan çıkan birer yeni sima , birer canlı ve sürükleyici karakterlerdir.Özellikle kadın kahramanlara üstün özellikler vermiştir.
Halide Edip’in romanlarında oldukça kalabalık şahıs kadrosu bulunmaktadır.Şişli sosyetesinden - köy ağalarına , burjuvalardan - genç aydınlara, yobazlardan – naif müslümanlara ,mevlevilere kadar bir dizi insanla karşılaşılır.

Ele aldığı dönem itibariyle , Cumhuriyet’ten sonra kaleme alınan Sinekli Bakkal’ı başa alırsak , Handan , Yeni Turan , Ateşten Gömlek , Vurun Kahpeye ,Tatarcık ve Sonsuz Panayır çizgisi ister istemez Osmanlı Devleti’nin II.Abdülhamit döneminden başlayarak II.Meşrutiyet , Balkan ve I.Dünya savaşları ile Anadolu’nun ve İstanbul’un işgali , Türk toplumunun daha çok büyük şehir çevresindeki hayatını anlatan bir görünümdedir.
Doğu-Batı sorunu , çağdaş birçok yazar gibi Halide Edip’in yapıtlarının temel konularındandır.
Halide Edip’in Balkan Savaşından sonra yazdığı eserlerinde yer yer Türkçülük , yer yer Milliyetçilik anlayışının yoğun biçimde yer aldığı dikkati çeker.(Yeni Turan romanından başlayarak)
Halide Edip’in ısrarla üzerinde durduğu mesele fert ve fert ile cemiyet arasındaki münasebettir.Ferde büyük önem veren Halide Edip , hürriyet ile fert , siyasi rejim ve ideolojiler arasında sıkı bir münasebet kurmuştur.

Halide Edip , Doğu’nun vasfını ruh’a , Batı medeniyetindekini ise maddeye verdiği önemde bulur , bunlardan her birinin aşırıya gitmesinin insanlığı felakete sürüklediğine inanır.

Halide Edip Türklerin milli bir kültürleri olduğuna kanidir ve bunların muhafazası ve geliştirilmesini ister.Milli değerlerden herhangi birinin yerine teklif edilen yabancı değerlere karşı çok hassastır.Doğu ve Batı’nın unsurlarına bakarken mukayese kaybetmez.

Seviye Talip’ten Handan’a , oradan Ateşten gömlek ve Sinekli Bakkal’a , Sonsuz Panayır’a ve Döner Ayna’ya giderken coğrafya içinden yer alan insanları ve olayları betimlerken kullandığı dil hem Türkçe açısından bozuk hem de duyarlıksız bulunmuştur.Erkeksi bir biçime sahip olduğu kanısı yerleşmiştir.
Halide Edip’in ısrarla üzerinde durduğu mesele fert ve fert ile cemiyet arasındaki münasebettir.Ferde büyük önem veren Halide Edip , hürriyet ile fert , siyasi rejim ve ideolojiler arasında sıkı bir münasebet kurmuştur.

Halide Edip , Doğu’nun vasfını ruh’a , Batı medeniyetindekini ise maddeye verdiği önemde bulur , bunlardan her birinin aşırıya gitmesinin insanlığı felakete sürüklediğine inanır.

Halide Edip Türklerin milli bir kültürleri olduğuna kanidir ve bunların muhafazası ve geliştirilmesini ister.Milli değerlerden herhangi birinin yerine teklif edilen yabancı değerlere karşı çok hassastır.Doğu ve Batı’nın unsurlarına bakarken mukayese kaybetmez.

Seviye Talip’ten Handan’a , oradan Ateşten gömlek ve Sinekli Bakkal’a , Sonsuz Panayır’a ve Döner Ayna’ya giderken coğrafya içinden yer alan insanları ve olayları betimlerken kullandığı dil hem Türkçe açısından bozuk hem de duyarlıksız bulunmuştur.Erkeksi bir biçime sahip olduğu kanısı yerleşmiştir.

3. Töre romanları (Sinekli Bakkal , Tatarcık , Sonsuz Panayır , Sevda Sokağı Komedyası )

ESERLERİ
A- Hikayeleri : Harap Mabetler (1911) , Dağa Çıkan Kurt (1922), İzmir’den Bursa’ya (1922) , Kubbede Kalan Hoş Sada (1964)
B- Romanları : Raik’in Annesi (1909) , Seviye Talip (1910) , Handan (1912) , Yeni Turan (1912) , Son Eseri (1912) , Mev’ud Hüküm (1918) , Ateşten Gömlek (1922) , Kalp Ağrısı (1924) , Vurun Kahpeye (1926) , Zeyno’nun Oğlu (1928) , Sinekli Bakkal (1936) , Yolpalas Cinayeti (1938) , Tatarcık (1939) , Sonsuz Panayır (1964) , Döner Ayna (1954) , Akıle Hanım Sokağı (1958) , Çaresiz (1961) , Hayat Parçaları (1963)

C- Hatıraları : Mor Salkımlı Ev (1963) , Türk’ün Ateşle İmtihanı (1956)
D- Tiyatroları : Kenan Çobanları (1918) , Maske ve Ruh (1945)
E- İnceleme yazıları hem Türkiye’de hem de yurtdışında yayımlanmıştır.

YAŞAMIN KIYISINDA BİR SOKAK: SİNEKLİ BAKKAL

Başlıca şahıslar :
Rabia , Tevfik , Vehbi Dede , Peregrini
Özellikler :
Sinekli Bakkal , realist bir eserdir.Sinekli Bakkal’da yazarın en ince teferruatına kadar araştırıp öğrendiği gördüğü Sultan Abdülhamit devri İstanbul’unun realist bir şekilde ifade edildiğini görürüz.
Yazar , eserin inandırıcılığını sağlamak için mümkün olduğu kadar tarihi gerçeklere sadık kalmıştır.


Romanın belli bir tezi savunduğunu söyleyemeyiz. Romancı sadece tespitlerini ve düşüncelerini ifade etmeyi tercih etmiştir.
Bir şehir romanı olan Sinekli Bakkal’da tabiata ve tabiat tasvirlerine yer verilmemiştir. Bununla birlikte mekan ve dekor tasvirleri önemli yer tutar.
Roman sade bir dille yazılmıştır.
Eserde belli başlı bir çatışma olduğu söylenemez. Kompozisyonun bütün sağlamlığına rağmen romanın akışı düzensizdir.
Halide Edip, Sinekli Bakkal’da, Batı’nın aklını Doğu’nun kalbi ile birleştirerek bir senteze ulaştırmaya çalışır.
Romanda, zaman ve mekan gerçektir. Olaylar İstanbul’da, bir kenar mahallede ve bir arka sokakta geçer.


Romanı iki kısımda inceleyebiliriz :   Birinci kısımda ; Genç Türklerle ilgili tema olayların gelişmesinde ve nihayet Rabia’nın evinin gerekse Selim Paşa konağının acıya boğulmasında baş etkendir.

İkinci kısımda ; Ana tema evlilikle sonuçlanan Rabia ile Peregrini ilişkisi ve fakir Sinekli Bakkal mahallesiyle yozlaşmış saray çevresinin karşılaştırılmasıdır.


Alıntıdır...................

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme