Ağlamak

Dudaklarımda ıslık ıslık büyüyen sessizliğim bir çocuğun çığlığıyla sesine kavuştu.   Kurşuni ve mavi ölümler gördüm… Kanı mazgala akan bir yavru serçe gibi sonsuza uzanıyordu bilincini yitirmiş benliğim…

İhtilalim sendin! Bir kanlı bıçağın merhametini görmek için gözlerinde, ömrümce bekleyebilirdim… suskunluğuna şahitliğim, savaşın ve barışın ta kendisi kadar nedensiz…
Kuşları seviyorum, öldüklerinde bile güzeller. Benim türkülerim de güzeldi. Bahanesiz sıçrayışlar ve lüzumsuz merhametlerden uzak. Sen olabilirdin oysa, adı geçen bütün eserlerde bir kesme işaretiyle tam göbeğinden bölünmüş ve kanlar içinde gülümseyen…
Kırılan bir aynanın en sivri yeriyle kesilmiş yerlerinle, bir dağınık bekar evinde, bir devlet yıkmak için, bir aşk kurmak için onun yerine… oysa anlamsızlaşan ve aylarca su yüzü görmemiş doğulu bir çocuğun yüzündeki kömür karası kadar temiz bir aşkla gelmiştim sana. Git diyebilirdin, ve yahut gel!...

Aylarca sonra kederim diner ve affederim kendimi, yine böyle bir gecede tekrar görürüm aldatmacalı bir düzine yeni sevda! …

Çamura bulaşmış bir postala takılır ayaklarım, bir teki kayıp… ve sen takıldığım yerden yine çıkarmazsın beni, üstelik o çamurlu postalın sahibi olup…

Özgürlüğünü, tüyleri ıslak bir beyaz güvercinin kanadında başka yoksullara yolladın sen… dağlara yükseldi çığlıkların, zaferini kutluyorsun sanıyordum, oysa ağlıyormuşsun! ...
Fark edemedim…

Hilal Saygı

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme