DELİLİĞE ÖVGÜ

 

Bir gün yolda bir kız çocuğuna rastladım, bana bir mendil verdi. Al lütfen, ilerde ihtiyacın olacak, dedi. Gülümseyerek kabul ettim. Sonra birden yağmur yağmaya başladı. Yine böyle bir yaz günüydü, ıslandıkça ferahladım. Başımı gökyüzüne uzattım, şefkatle okşadı saçlarımı yağmur. Bir yağmur damlacığı kulağıma; senin için geldik dedi, şımardım. İçimden bir ses, haydi eve gidelim, dediğinde geldim kendime...

Evde annem en sevdiğim çorbayı yapmıştı. Sevinçle kaptım kaşığımı, şişman ve yorgun bir balıkçı çıkageldi, kaşığı elimden kapıp bir solukta içiverdi çorbamı. Tabi ki aç kaldım. Her şeye kızıp terk ettim evi. Deniz kenarında ki banka çöküverdim. Martının biri başıma pisledi. Biraz daha kızgınca koyuldum sonu görünmeyen bir yola...

Hala o yoldayım. Sonuna bir türlü varamadım. Hala martılar kafama pisliyor, annem ardımdan ağlıyor. Küçük kızın verdiği mendil çok işime yaradı. Bense kulağıma fısıldayan yağmur damlasını arıyorum. Ona bende bıraktığı ıslaklıkların hepsini geri vermek için.

 

AHU  ÖNER

SON MEKTUP



Her zamanki sıradanlığıyla yaptığım sabahı, cennette geçen bir güne çeviren mektubu aldım. İsmi lazım değilden gelen tertemiz bir kâğıttı o. Yüreğinden düşen sevinç gözyaşlarını akıttığı ve beni ısıtan muhteşem eser. Onunla iken bazen beni sevmediğini, anlamadığını düşündüğüm için umutsuzluk kuyularına düştüm; bazen beni seviyor diye gökyüzüne tırmandığım oldu. Şimdi ise gökyüzünün ne kadar kısa kaldığını anladım. Onu hiç görmedim, ama kendimden bile daha iyi tanıyorum. Boyunu, kilosunu, ayakkabı numarasını, arkadaşlarını, ailesini mıh gibi kazıdım aklımın bir köşesine. İçimden Attila İlhan, Orhan Veli olmak geliyor; en güzel şiirleri yazmak ve en güzel kelimeleri seçerek bir araya getirmek için. Sonra onların bile yetersiz kalacağını görüyorum. Onlar bile yetersiz kalıyor içimdeki kasırgaları anlatmak için.

Uyuyamadığım gecelerin, onsuzluğun kalbime vurduğu yumrukların suçlusu ismi lazım değildi. Resimleri dışında bir kere bile görmediğim, onsuzluğun hüzün tepelerinde bir akşam olduğunu düşündüğüm kişiydi. Saçlarından, sözlerinden, esprilerinden, anlayıp da anlamamazlıktan gelmelerinden suçluydu. Rüyalarımı esir almaktan suçluydu. Daha önce görüşmememizden suçluydu. Suçunun cezasının müebbet  olmasını istediğim kişiydi o.
Onunla tanıştığım gün (22 Şubat) ikinci doğum günümdü. Bugün (17 Mayıs) ise üçüncü doğum günüm oldu. Seninle, hayatımın tüm 22 Şubat ve 17 Mayıslarını kutlamak istiyorum.
Bir kuyu, bir çıkmaz sokak arıyorum; sadece “seni seviyorum” diye haykırmak, tüm Dünyaya ilan etmek için.
Lütfen bu mektup bir rüya olmasın, ismi lazım değil. Lütfen gerçeğin ta kendisi olsun. Lütfen mektubundaki sevgi sözcükleri, benim sana duyduğum aşk kadar gerçek olsun. Lütfen beni rüyalarımda yalnız bırakma, lütfen beni sevdiğini bir kere daha söyle.

SERKAN   DİLEK

Fiilde Çatı Çalışma Kağıdı



Aşağıdaki cümlelerin karşısına etken mi edilgen mi yazınız



 

  • Arabayı iyice temizledi……………………………………….................

  • Kız bulaşıkları yıkadı………………………………………….................

  • Resimler duvara asıldı……………………………………....................

  • Öğretmen tahtaya yazdı……………………………………...............

  • Polis suçluluarı arıyor………………………………………...............

  • Çalışmaların iptal edildiği söylendi……………………….............

  • Okulda şarkı söylerdik………………………………………...............

  • Hayallerim çalındı……………………………………........................

  • Masanın ayağı tamir edildi…………………………………...............

  • Kadın çocuğun susmasını istedi………………………………..........

  • İşyeri dün satıldı……………………………...................................

  • Bilgisayar Ahmet’e verildi…………………………………….............


 

Not: Etken işi yapan belliyse, edilgen işi yapan belli değilse

 

Aşağıdaki cümlelerin karşısına işteş mi dönüşlü mü yazınız        



 

  • Sabahları penceremde kuşlar ötüşür……………………………………...........

  • Yapraklar rüzgarda uçuşuyor………………………………………..................

  • Çocuk çevresine bakındı…………………………………................................

  • Adamlar havaalanında bekleşiyor…………………………….......................

  • Çocuk okuldan gelir gelmez yıkandı……………………………………............

  • Yeni elbiselerinin giymek için soyundu………………………………............

  • Adamlar tartışıyordu…………………………………....................................

  • Adam tozdan dolayı tatlı tatlı kaşındı…………………………….................

  • Bu kadar acıya dayanamayarak ağlaştılar………………………………….......


Not:İşi yapan ve işten etkilenen özne kendisi ise dönüşlü, bir işi beraber ve karşılıklı yapılıyorsa da işteştir.

 

3) Aşağıdaki cümlelerin karşısına geçişli mi geçişsiz mi yazınız?




  • Onu duyuyorum…………………………………............................

  • Lütfen ayağı kalk…………………………………............................

  • Kalemi verir misin………………………………............................

  • En çok güzel kokuyor……………………………...........................

  • Hasan’ı çok seviyorum………………………………......................

  • Elindeki yazıları özenle inceliyordu………………………………….

  • Sabah kar yağdı……………………………….................................

  • Çocuk dışarıda kaldı………………………………..........................

  • Sivası köşe bucak dolaşmıştı………………………………..............

  • Defterini yırttı…………………………………….............................

  • Kuşlar özgürlüğe uçtu……………………………….......................


Not: Nesne alan cümleler geçişli, nesne alamayan cümleler geçişsizdir. Yüklemden önce “onu” kelimesini getirin anlamlı oluyorsa geçişli olmuyorsa geçişsizdir.

 

4) Aşağıdaki cümlelerin karşısına oldurgan mı ettirgen mi yazınız?




  • Çocuğu öldürdü…………………………………………................................

  • Yıllarını güzel geçiriyor…………………………………............................

  • Dünya klasiklerini okuttum…………………………...............................

  • Eski Odunları Kırdırdım………………………………...............................

  • Polis arabayı durdurdu………………………………...............................

  • Saçlarımı istediğim gibi kestirdim………………………….....................

  • Çalışmaları başlattım…………………………………………….....................


Not: Geçişsiz bir fiilin üzerine “-r,-t,-tır” eklerinden birinin getirilerek fiilin geçişli yapılmasına oldurgan, geçişli bir fiilin -r,-t,-tır ekleri ile yine geçişli yapılmasına ettirgen deni.

 

Fiilde Çatı Çalışma Kağatı 1 İNDİRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR

Fiilde Çatı Çalışma Kağatı 2 İNDİRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR

 

 

 

KATLİ CAİZDİR SATIRLARIMIN

 

 

Satırlarım intiharım... Satırlarım; aşkının uçurumlarına kadar gelip, kendimi sana bırakışlarım...

Düşün ki; milyon satır tükettim, yüreğimi ayaklarına kapaklanan gurur yitikliğimin gölgesinde! Düşün ki; milyon kelime kurban ettim, beş harfli sahtekâr adının puslu karanlığında! Düşün ki; milyon defa ambargo koydum bahar kokan satırlara ve milyon defa attım kendimi beş harfli adın kadar zehirli satırlara.

Katli caizdir varlığımın, bıraktığın yalnızlığın, hüzünbaz anıların ve sana dair her şeyin...

Satırlarıma davetsizce düşen gözyaşlarıma tezat, satırları soluklaştıran, harfleri oradan oraya kaçışmaya zorlayan sinsi bir gülümseme yerleşti dudaklarının kıvrımlarına, görebiliyorum! Eğik başıma inat, zafer kazanmış bir komutan edasıyla başın dik duruşunu hayal edebiliyorum.

Aşka inanmayan örümcek bağlamış kalbine acıyı anlatmak, bir ateiste Tanrı’yı anlatmaktan bile daha zor...

Sıradan bir acı değil, hayır! Senin gidişleri sıradan görmen kadar sıradan bir acı değil.

"Bu kez eğilmeyecek satırlarım üç kuruşluk aşkının karşısında. Bu kez, ucuzca gidişine pahalı duracak adam gibi kalışlarım" diye başlayan gururlu satırlar yazabilmek isterdim sana! Yerle bir olmuş gurur kırıntılarımı tekrar inşa edebilmek adına yaptığım hiçbir şeyin sonuç vermediğine şahit olurken, sek düş kırıklığı içiyorum doyasıya. Ve sinsi gülüşlerini görebiliyorum. Ama acele etme zafer çanlarını çalmak için. Uğurlara bin kere ölüp, sebepsiz uğurlanmak kadar acıtmıyor küçümseyişlerin.

Çok sevdiğim bir arkadaşımın da dediği gibi: "Döktüğüm her gözyaşının bin bir ahı var sana, utanmaz karakterine, yalnızca kendine gülen gamzene… Aşkı sevemeyişlerine hediyem olsun." diyebilmek isterdim sana.

Ama benim satırlarım sana değil bana ölüm, bana intihar.

Katli caizdir satırlarımın.

 

İLKNUR DİNÇEL

 

UÇURUMUN KIYISINDA

 

Uçurumun kıyısında,
Bir şiir oku sevgili.
Öyle bir şiir olmalı ki;
Beni çevirmeli, kıyısından...

Adam yalnız, umutsuz, yorgun, çıkmazda.
Uçurumun kıyısında, gözleri aşağıda. Deniz, durgun, cam mavi suları. Kayalar sessiz, kucaklıyor dingin dalgaları.
Ölümse eğer, bu güzel manzaranın ortasında olmalı.
Ah! Sevgili; Uğrunda neler verdiğim, sahip olmak için sana. Yaşamak seni, dolu dolu yaşamak, içimde ki tabuyu...

Sonun da attım senin için her şeyi, aklına ne gelirse: Maddi, manevi. Yaşamak seni delicesine…
Olsun, yaşanmalıydın sen, hazır fırsat varken.
Verilmişti zaten hayat hakkın da yanlış bir karar. Geriye dönüşü yok, yüzde yüz pişman olunsa da bu karardan, bilinerek alınmıştı, her şekilde, dönüşsüz bir yolculuk misali.

Şartlar vardı, sürükleyen bu karara. Büyük bir çıkmaz da hissetmişti.

Adam, bunalıma girmişti.
Yaşam zevki nedir bilir misin? Sevgili; Sahip olduklarına yaşama izni verildiği sürece mutludur insan. Bilir misin peki bunları?
Yanlış bir karar, yanlış adımlar, yanlışa yanlış cevaplar ve devam. Geriye dönmeden.
Battıkça battı adam, düştüğünü düşündü bir lağım çukuruna; debelendikçe, pislikler daha çok çekiyordu onu.
Önce anlamadı adam, battığını. Güzeldi her şey onun için;
Mimoza çiçeği vardı onun. Yıllar sonra açılabilmişti ona, yanındaydı şimdi en büyük rüyası, çiçeği onundu artık.
Ama çiçek... Üniversite yılların da ki, saf temiz, genç kız değildi. Yıllar anaç yapmış çiçeği; çiçek bencil, çiçek katı, güçlü... Ömür kısa. Çiçek biliyor bunu. Sevdalıklarını içiyor, dolu dolu. Adam farkında değil. Mimoza çiçeği onun. İstanbul’un kalabalık sokakları insan dolu; ama aslında yoklar. Sadece çiçek ve adam... Elleri elinde, teni, teninde, nefesi nefesinde, kör oldu adam. Bulutlar bu kadar güzel miydi? Yıldızlar bu kadar parlak. Mutluluk bu işte. Kimse yok karışan. Gelecek çiçekle, yeni bir hayat, yeni bir başlangıç...
Çiçek, adamın sunduğu aşkı içti, sonuna kadar. Bu yeni pınar, kadını mutlu etti belki de, belki de güzel gelmedi tadı.
Kadın kendine sunulan yeni aşktan çabuk sıkıldı. Başka pınarlar vardı etrafında. Onların da tadına bakmak istedi.
Ve bir gün... Apansız, vedalaşmadan, ne telefonları açtı ne de msn i...

Adam; yalnız, kırgın, son umut duvarı yıkıldı birden.
Sevgili; Ey hain aşk, yaşadım ya ben seni... Çiçeğim, mimozam benim... Kalmadı artık seninle hesaplaşmam. Büyü, yaşanmasaydı eğer, hep yaşayacaktı benimle.
Adam, yalnız...
Vedalaşır gibi hayattan, son rövanşını yaptı. Gitmeden yaşanmamış kalmamalıydı, hayatında. İçte ne varsa ukde hepsi yaşanmalıydı.
Dosta bir mail attı.

``Aldığım hiç bir karardan pişmanlık duymuyorum. Yaşanması gerekenler vardı, onları yaşadım. Sonu ama güzel  değil.
Hayatımda tarifi mümkün olmayan bir boşluk var, dolduramadığım ve adını koyamadığım.
Biraz daha direnirim hayata; sonra, vedalaşırım herkesle...``
Adam uçurumun kenarında; son kez sorguluyor kendini.
Ah! Sevgili ah! Bir şiir gönder bana, içimdeki boşluğu dolduran.

 

GÜL DENİZ YERSİZ

GÜLECEK NE VARDI?

 

Benim babam hiç gülmezdi. Devamlı asabi bir hali vardı. Uzun yüzünde, birkaç günlük sakalı olurdu daima. Korkudan bakamadığım için rengini bile tam bilmediğim çukurda kalmış kahverengi veya siyah küçük gözleri vardı.

Boyu çok uzundu, odalara girerken eğilirdi. Sinirli olduğu zamanlarda, eğilmeyi unutur, alnını çarpardı kapı üstlerine. Bu nedenle alnındaki kabuk bağlamış yara hiç iyileşmezdi.

Mesleği tenekecilikti. O dönemlerde sanayi ilerlemediği için, her şey el emeği ile yapılırdı. Soba, mangal, gaz lambası gibi şeyler yapardı. Buğday, nohut gibi yiyeceklerle takas ederdi. Halk da para yoktu. Düşmanlar ülkeyi işgale başlamışlar, insanlar açlık ve sefalet içerisindeydi. Sık sık teneke parçalarından elleri kesilir, farkına varmazdı. Kim bilir belki de önemsemezdi.

Birinci dünya savaşında, birçok cephede savaşlara katılmış, dört kere yaralanmış; Savaşta yaralandığını komutanlarından gizlermiş. Cephe gerisine göndermesinler diye. Arkadaşları onun cesaretini ve mesleğini birleştirip, bir isim koymuşlar. Teneke yürekli demişler ona. Mermi delip geçse de, yıkılmazmış.

Bir sonbahar hastalandı, yatağından kalkamıyordu. Dükkânındaki yarım kalan işini getirmemi istedi. Konuşmaya gücü yoktu. Sinirlenmesin diye dükkâna gittim. Küçük bir odun sobası yarım kalmıştı. Üç gün boyunca uyumadan, ateşler içerisinde sobayı tamamladı. Ellerindeki kesikleri katlayarak.

Son nefesini toplayıp: Bu sobayı, çok fakir, üç küçük çocuk babası amele Mustafa’ya hayır olsun diye yapıyordum. Yetiştiremeden öleceğim diye korktum. Götür ver. Kışın üşümesin çocukları. Dedi ve nefes almayı bırakıp gitti.

Gözlerini kapatmak için uzandığımda, Babamın gözlerini ilk kez gördüm. Sinirli bakıyorlardı, çok sevdiği, kahverengiydi ve baba doluydu. Doğru ya. Gülecek ne vardı?

ALİ AKIN

Anlatım Bozuklukları 2

 

6) Özne-yüklem uyumu/ uyumsuzluğu


 

Not: Türkçe'de bazı özneler cümlede olumlu, bazıları cümlede olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de cümlede olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekmektedir.

Kimse okula gelmemiş,  havuza gitmiş (Kimse olumsuz bir ifade  gelmemişte öyle ama devamında gitmiş olumlu o halde özneside ona göre olmalı

Not: Türkçede  cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla (1. Tekil, 1. Çogul gibi ) yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.

Oyunu sadece ben ve sen oynayabiliriz.(BİZZ)

Abim ve annem çarşıya gitti. (onlar)

Not: Cümlede öznenin insan ya da başka varlıklar olması cümlede yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne eşyalar,bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem her zaman  tekil olur; fakat İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.

Kuşlar ağaçlarda ötüyorlar.(kuşlar diyerek çogulluğu ifade etmiş ötüyorlar demeye gerek yok- kuşlar ağaçlarda ötüyor olacak)

Umutlar  gün gelip bitecekler. (bitecek)

Türkçe'de sıfatlar çoğul anlam veriyorlarsa  isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür. 

Birçok çocuklar bu tatlıyı beğendi.

Herkes ondan iğreniyor, yüzünü görmek istemiyordu.

 

7) Nesne-yüklem uyumsuzluğu


 

Duyduklarına hemen inanıyot ve her yerde söylüyor ( peki neyi söylüyor ? Belirsiz (duyduklarını her yerde sözlüyor olmalıydı))

Yaşlılara saygı göstermeli ,incitmemeleyiz (Kimim incitmemeliyiz?Belirsiz( yaşlıları incitmemeliyiz))

8) Tümleç yanlışları


 

Matematik öğretmeninin odasına yanına gitti, bir soru sordu. (Kime soru sordu?Belirsiz(öğretmene bir soru sordu))

Kadına sevgiyle baktı,sevdi. (neyi, kimi sevdi ?Belirsiz(kadını sevdi olmalı))

Yardımseverleri teşvik etmeli, teşekkür etmeli (kime teşekkür etmeli? Belirsiz (yardımseverlere teşekkür etmeli)

9) Düşünme ve mantık hataları


 

Bu defteri değil okumak, anlamak bile imkansız ( Burada öncelik okumaktır okumaıdğın bir şeyi anlamazsın zaten doğrusu

Bu defteri değil anlamak, okumak bile imkansız olmalı)

Önce kafasına sıktı sonra arkadaşını öldürdü.(kafasına sıkan bir kişi daha sonra bir şey yapamaz ki doğrusu,

Önce arkadaşını öldürdü sonra kafasına sıktı şeklinde olmalı)

10) Fiilin veya yardımcı fiilin yanlış kullanılması


 

Acıyı az, tuzluyu ise hiç sevmezdim.

(Acıyı az severdim, tuzluyu ise hiç sevmezdim şeklinde olmalı)

Çok az veya hiç çalışmadan başarılı olunmaz

(Çok az çalışarak veya hiç çalışmayarak başarılı olunmaz şeklinde olmalı)

 

11) Tamlama yanlışları



Verilen cümledeki nesne ve dolayı tümleçlei bulunuz.

 

(burada tümleçin niteliği sanki hem nesne hemde dolaylı gibi görünüyor. Dolaylı tümleç var peki nesne tümleci diye bir şey var mı ? Böyle bir tümleç olmadığından cümleyi şöyle kullanmalıyız;

Verilen cümledeki nesneyi ve dolaylı tümleçi bulunuz.)

Ülkemiz Irak'a askerî ve ilaç yardımı yaptı.


12) Kelimelerin yanlış yerde kullanılması



Yeni sınıfa geldim ki ders bitmiş (Burada sınıf yeni  mi yapıldı, yoksa gelme işi zaman olarak yeni  mi yapıldı. Doğrusu;

Sınıfa yeni geldim ki ders bitmiş şeklinde olmalı)

 

İzinsiz bahçeye çıkılmazdı bizde (Evde izinli çıkılan bahçede mi var, bahçeyi izinsiz mi yaptılar yoksa bahçeye çıkarken izin alınması gerektiğini mi vurguluyorlar? Doğrusu;

Bahçeye izinsiz çıkılmazdı bizde şeklinde olmalı)

 

ANLATIM BOZUKLUKLARI ÖNCEKİ SAYFA TIKLAYIN

ANLATIM BOZUKLUĞU ÇALIŞMA KAĞIDI İNDİRRRRR

Anlatım Bozuklukları 1

Dil insanlar arasındaki iletişimi sağlayan en önemli vasıtadır. İnsanlar arasında iletişime aracık eden dili en iyi şekilde kullanmak hayatımızı kolaylaştıracaktır. Fakat çogu zaman yaptığımız gereksiz  anlatım bozuklulukları kendimizi sağlıklı ifade etmemizde bizlere zorluk çıkarır. Anlatım bozukluğu;

-kendimizi ifade edememe

-karşı tarafın bizi yanlış anlaması

-anlatımı boğmak

-yalınlıktan uzaklaşmak

-mantıksal hatalar yapmak gibi sıkıntılarla bizleri baş başa bırakır. Onun için gerek yazarken, gerekse konuşurken yukarıda ifade ettiğim sıkıntılara düşmemek için anlatım bozukluğu yapmamaya özen göstermeliyiz.

Anlatım bozukluğu farklı farklı şekillerde olbilir. Anlatım bozukluklukları karşımıza şu şekilde çıkar;

  • - Eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması.

  • -Anlamı zaten diğer kelimelerde bulunan kelimelerin gereksiz yere kullanılması.

  • -Bir kelimenin yerine yanlış anlam verecek şekilde başka bir kelime kullanılması .

  • -Birbiriyle çelişen sözlerin bir arada kullanılması

  • -Eklerin yanlış kullanımı

  • -Özne-yüklem uyumu/ uyumsuzluğu

  • -Nesne-yüklem uyumsuzluğu

  • -Tümleç yanlışları

  • -Düşünme ve mantık hataları

  • -Fiilin veya yardımcı fiilin yanlış kullanılması

  • -Tamlama yanlışları

  • -Kelimelerin yanlış yerde kullanılması


 

1) Eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması.


-Sıfırın altında eksi onikiydi dışarısı (sıfırın altında zaten eksi demek)

-Çocuk çok neşeli ve şendi (neşe ve şen aynı şeyler birtanesini kullanması yeterli)

-Sağlıklı ve sıhhatli günler sizinle olsun (sağlık ve sıhhat aynı kavramlar bir tanesini kullaması yeterli)

-Artık yeterli kafi bu elmalar. (yeter ve kafi aynı anlamda kullanıldıkları için ikisininde aynı anda kullanılmasına gerek yok)

-Kadın çok varlıklı ve zengin birisiydi ( varlıklı olmakla zenginlik aynı şey)

2) Anlamı zaten diğer kelimelerde bulunan kelimelerin gereksiz yere kullanılması.


Adam yaklaşık olarak beş yıl kadar ankarada çalıştı. (zaten yaklaşık olarak diyerek anlatımını sağlıyo kadara gerek yok)

Derste alçak sesle tuvalete gidebilir miyim diye fısıldadı (alçak sesle değdi zaman zaten biz anlıyoruz fısıldamak kelimesini kullanması gereksizdir)

O yaşanmış deneyimlerinden hareketle söylüyor. (deneyim zaten yaşanmış yılların ürünüdür ayriyeten yaşanmış kelimesinin kullanmaya gerek yoktur.

Az kalsın merdivenden düşeyazdı .( düzeyazdı demek zaten çümleye az kalsın anlamı katmaktadır ikinci bir az kalsın kullanmaya gerek yoktur)

3) Bir kelimenin yerine yanlış anlam verecek şekilde başka bir kelime kullanılması .


Ahmet yabancıları görünce onlara çekimser davrandı. (Çekimser olmak bir oylamada taraf tutmamak anlamında kullanılabilir ama bura çekingen kelimesini kullanmak gerekiyordu.

Saçları çok büyümüş (saçlar büyümez saçlar uzar)

Böyle hareketler ülkede demokrasinin işlememesini sağlayacaktır.

Yarın İzmir'e gidecek; buna zorunlu.

Elindeki bıçağı vücuduna batırmış.

Bu, Türkiye'ye özel bir durumdur.

Buradan gidersek yakalanma şansımız nedir?

 

4) Birbiriyle çelişen sözlerin bir arada kullanılması


Bugün kesinlikle arabayı getirebilir (Getirebilir demek ihtimal bildiriyo ama cüle başında kesin ifadesini kullnıyo, burada kafa karıştı değil mi kesin mi ihtimal mi?

Adam aşağı yukarı tam on yıl önce burada yaşardı. (aşağı yukarı diyerek net bir tarih vermiyo tahminde bulunuyo ama devamında tam 10 yıl diyerek kesinlik bildiriyor )

Eminim ki bugün istediği parayı getirebilir. (hem eminim diyerek kesinlik bildiriyo devamında ise getirebilir diyerek ihtimal veriyo)

 

5) Eklerin yanlış kullanımı


 

Çocukların  başarısına ilgilenmek gerekir. (başarısıyla olması gerekir.)

Sınava giriş işlemleri yapmaya başlandı. (yapılmaya başlandı olmalı)

 

Öğretmenlerin  köy yaşantısına ilgilenmeleri toplumumuz eğitim açısından önemli. (köy yaşantısıyla olmalı)

 

ANLATIM BOZUKLUKLARI DAVAMI İÇİN TIKLAYIN

ANLATIM BOZUKLUĞU ÇALIŞMA KAĞIDI İNDİRRRRR

Eğlenceli Takvim Yapma

Boş zamanlarınızda basit işlemlerle  birbirinden güzel takvimler yaparak sevdiklerinizi mutku edebilirsiniz.

Öncelikle takvim yapmadan önce bir programa ihtiyaç var;

Programın ismi RonyaSoft Poster Designer (Poster Forge) dir. ( Programı BURADAN  indirebilirsiniz) Şimdi resimlerle anlatalım.

İlk Önce bir takvim bulalım internetten daha sonra progaramı açıp içerisinde şablon şeçip bir resim alanına takvimi yerleştirelim.

Daha sonra maus yardımı ile şablondaki hazır yazıları değiştirerek isteğinize göre yazılar ekleyiniz.

Ardından boş kalan kısımlara resimler yerleştirerek takviminizi hazır hale getiriniz.

kaydederken dev boyutu seçinki yüksek çözünürlük olsun dolayısıyla duvar kadar bile yapsanız bozulma olmaz.

Örnek Proje Dosyasını İNDİRRRRRRRRRRRRRRRR

Anlama yeteneğinin geliştirilmesi



Anlamak eylemi eski bilgilerle yeni öğrenilenlerin birleştirilmesi sonucu gerçekleştiğine göre belli bir bilgi birikimine sahip olmanın gereği ortadadır. Bunun için çok okumak, iyi bir dinleyici ve iyi bir gözlemci olmak şarttır. Bunların yanında anlamayı geliştirmenin birtakım yolları vardır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

a.Kelime bilgisini zenginleştirmek: Anlamanın temel şartı metinde geçen kelimelerin anlam ve değerlerinin bilinmesidir.   Bunu gerçekleştirmek için çok okumak lâzımdır.

Okumakla hem bilgi edinir, hem de elde ettiğimiz o bilgiyi çeşitli işlerimizde kullanılır hale getiririz. Her iki durumda da bilgiyi kendimize mal etmek ve korumak durumundayız. Aksi takdirde yeni öğrendiklerimizi eski bilgilerimizle ilişkilendiremez, bilgilerimizi kalıcı kılamayız.

Önceden öğrenilmiş bir bilgiyle yahut yaşanmış bir olayla ilişkilendirilemeyen yeni bir bilgi kalıcı olamaz. Yeni öğrenilenlerin anlaşılması ve özümsenmesi gerekir. Okur, metni okurken sebep-sonuç ilişkisi içinde ne, niçin, nasıl, neden, nerede, hangi amaçla gibi sorularla sürekli zihnini uyanık tutabilir. Zihnin uyanıklığı ise anlamayı kolaylaştırır.

b.Yazı türünü ve plânını tanımak: Her yazının plânı ve tür kullandığı metot ve işleyiş tarzına göre farklılık gösterir. Yazının plânı, yazarın konuyu işleyiş tarzı, olaya girişi ve sonuçlandırması bilinirse böyle durumlarda zihin uyanık olur ve anlama kolaylaşır.

Meselâ fabl türünde bir yazı/metin okunurken bu metnin bir gövdesinin bir de ruhunun bulunduğu, öte yandan da bir giriş, gelişme ve ders çıkarma bölümünün olduğunun bilinmesi okuyucunun/dinleyicinin bu metinden anlam çıkarmasını kolaylaştıracaktır.

Diğer bir örnek: Bir makalede yazar bir tez veya bir teze karşı antitezi ele almış olabilir. Bu tez veya antitezi ya endüksiyon (tümevarım) ya da dedüksiyon (tümdengelim) yoluyla ortaya koyabilir. Sergilediği görüşlerini “açıklama, tanımlama, örnekleme, alıntılardan yararlanma, istatistikî bilgiler verme” gibi teknikleri kullanarak ispat etmeye çalışabilir. Daha sonra bütün bu açıklamaları bir yargıya bağlayabilir.

İşte, bütün bunların bilinmesi bir metnin, bir anlatımın anlaşılmasını kolaylaştırır.

c. Gezi gözlem, deney gibi kişisel tecrübelerden yararlanmak:

d. Konferansları, açık oturumları ve bilimsel toplantıları izlemek, çeşitli tartışmalara katılmak bilgi ve görgüyü artıran, bir konuya farklı pencerelerde bakmayı sağlayan ve dolayısıyla anlamaya yardımcı olan faktörlerdendir.

Bunların dışında okunan yazıdaki temel düşünceyi özetlemek, okunan metin üzerinde tartışmak da anlamayı kolaylaştır.

Yrd. Doç. Dr Mehrali CALP

Nasıl Ders Çalışmalıyız?

 

 

  İnternette kısa bir araştırma yaptığınızda onlarca çalışma metotlarını görebilirsiniz. Bize göre en güzel çalışma metodu merkezinde sizin olduğunuz calışma metodudur. Ders programı hazırlerken başarıyı sağlamak için buna önem göstermeliyiz. Sabah 10 da kalkan birinin 8 de başlayan plan yapılıp uygulanmaya çalıması kısa süreli kandırmadan başka değildir. Zaten öğrenci devamlılıkta sağlayamaz. Ders çalışmada zamanı iyi kullanmak önemlidir. Program oluştururken de buna dikkat etmelisiniz.  Kendinizi sıkmanın bir anlamı yoktur yeri geldiğinde tv de izleye bilmeli yeri geldiğinde pc ye de bakmalı oyun da oynamalısınız. Bir yerde eksik olursa ders çalışmada verimli olur.

Kendinize her zaman küçük ödüller vermeyi ihmal etmeyin

Ve unutmayın ki başarılı olabilmek için ders çalışmayı bir eğlence gibi görmeye çalışın. Yine mi ders diye oturulan masa da akılda pek te bi şey kalmaz.

Çalışma orta mı nasıl olmalı derseniz. Kendinizi nasıl mutlu hissediyosanız öyle çalışın kendinizi sıkmanın bir anlamı yoktur.

Şimdi sizinle bir exel dosyası paylaşıyorum. Bu exel dosyası üzerinde kendinize uygun örnekten hareketle  yeni bir program oluşturusunuz

İyi çalışmalar :)

 

Çalışma Programını İNDİRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR