Sosyal Kategorilere Göre Dilin Kazanılması 1



Davranışlar, öğrenme yoluyla kazanılır. İnsan yavrusu davranışlarını doğuştan hazır olarak getirmediği için nasıl davranması gerektiği hususunda tereddütler yaşar. Çocuk, bu güvensizliği ortadan kaldırabilmek için kendi ailesinde geçerli olan davranış kalıplarını öğrenir. Çocuğun aile ve yakın çevresinden öğrendiği davranış kalıplarından birisi de dildir.

Çocuğun yakın çevresinde konuşulmakta olan dil yapısını kazanmasının öğrenmeye dayandığı kabul edilmekte, ortaya çıkan öğrenmenin ise –belirli ölçüde- taklide dayanan öğrenme olduğu ileri sürülmektedir.

“Çocuk kendisiyle dilsel interaksiyonda bulunan ana babasının kullandığı dilin fonetik, morfolojik ve sentaktik özelliklerini dördüncü yaşın sonuna kadar taklit ede ede tamamen öğrenmiş olmaktadır.” (Susan, 1985, s.83) Dördüncü yaştan sonra dili kullanma artık otomatikleşmekte ve öğrenilen şeyler daima daha önce öğrenilmiş dil yapılarına göre biçim almaktadır.

Çocuk, ana babasının sahip olduğu dilin fonetik, morfolojik, sentaktik özelliklerinin dışına çıkamaz. Çocuğun bütün yönelimleri ve zihnî becerileri ana babasının kullandığı dilin nitelik ve seviyesine göre belirlenir. Bu nedenle çocuğun, ana babasının dil yapısından başka bir dil yapısı öğrenebileceği düşünülemez. Hatta çocuğun daha sonra okulda öğrendiği dil, öğrenmeye çalıştığı dil yapısı evde pekiştirilmediğinde çabuk unutulur. Bu yüzden ilk çocuklukta öğretilen dil yapısı, bütün hayat boyunca etkisini gösterir.

“Farklı sosyal tabakalara mensup kişilerin dilsel başarılarının farklı olduğu ilk defa zekâ testlerinin uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır. Kültür değerleri bakımından geri kalmış olan sosyal çevrelerde yetişen çocukların zekâ testlerinin özellikle verbal kısımlarından küçük puan aldıkları dikkati çekmiştir. Örneğin Eells ve çalışma arkadaşları 9–10 ile 13–14 yaşlar arasında bulunan 5000 çocuğa çok kullanılan 10 zekâ testi uygulamışlardır. Elde edilen sonuçta alt sosyal tabakaya mensup çocukların, orta sosyal tabakaya mensup çocuklara oranla, her zekâ testinin verbal kısmından düşük puan, verbal olmayan itemlerinden  ise aşağı yukarı aynı puanı aldıkları görülmüştür.” (Eells, 1951, s.38)

Böylece verbal zekâ ile sosyal tabaka arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğu tespit edilmiştir. “Gerçekten zekâlı davranış olarak kabul edilen davranışların çoğu dilsel sembollerle ortaya konmakta, ölçülmektedirler. Çünkü verbal zekâ, kelimelerin mahirane bir şekilde kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.” (Şemin, 1989, s.29)

Sahip olunan dil ile zekâ arasındaki ilişkiyi ortaya koyan ilgi çekici diğer bir araştırma da Williams tarafından yapılmıştır. Williams, hazırladığı bir dil testi ile 3–4 yaşları arasındaki çocukların zekâları arasında bir ilişki kurmaya çalışmıştır. Onun hazırladığı dil testi şu unsurlardan meydana gelmiştir:

“1. Artikulasyon (telâffuz/söyleyiş)  düzgünlüğü,

2. Kelimelerin doğru kullanılması,

3. Özne-nesne-yüklem ilişkisinin tamlığı,

4. Gramerin kompleksliği,

5. Cümle uzunluğu,

6. Kelime hazinesi.

Williams yaptığı bu araştırma sonunda şu neticeye varmaktadır: Zekâ testlerinden elde edilen puanlarla dil testinden elde edilen puanlar arasında bir paralellik vardır. Bu paralellik sosyal tabakanın seviyesine göre derecelenmektedir.” (Williams, 1937, s.18)

Dil konusunda yapılan bir başka araştırma W. Neuhaus’a aittir. W. Neuhaus bu araştırmada sıfatların şehirli ve köylü çocuklar tarafından kavranma derecesini test etmiştir.

“W. Neuhaus, yaptığı araştırmada sıfatları anlama ve onları kullanma bakımından köylü çocukları ile şehirli çocukları arasında büyük farklılıklar olduğunu tespit etmiştir. Neuhaus, 146 sıfatı 10 kategoride toplayarak köylü ve şehirli çocuklardan bunları ayırt etmelerini ve ne ifade ettiklerini cevaplandırmalarını istemiştir.

Bu sıfat kategorileri şöyledir:

1. Nitelik bildiren sıfatlar: Kırmızı, yeşil... vb.

2. Nesneye bağlı sıfatlar: Ağır, akıcı, uçucu... vb.

3. Biçim bildiren sıfatlar: Yuvarlak, köşeli, uzun...vb.

4. Mekân bildiren sıfatlar: Öndeki, yukarıdaki, gerideki...vb.

5. Zaman bildiren sıfatlar: Eski, yeni...vb.

6. Sosyal bir beceri bildiren sıfatlar: Çalışkan, yardımsever...vb.

7. Moral ifade eden sıfatlar: Dürüst, sadık...vb.

8. Ahlâkilik bildiren sıfatlar: İyi, kötü...vb.

9. Estetik duygu ile ilgili sıfatlar: Güzel, çirkin...vb.

10. Duygusal bir durum bildiren sıfatlar: Üzüntülü, kızgın...vb.

Neuhaus, sıfatlarla ilgili araştırmasının sonunda 1-5 kategorisindeki sıfatların bütün çocuklar tarafından kavrandığını, kullanıldığını; buna karşılık 6-10 kategorisindeki sıfatları anlama ve onları kullanma bakımından şehirli çocuklar ile köylü çocukları arasında farklılıklar ortaya çıktığını tespit etmiştir. Onun tespitine göre köylü çocukları, şehirli çocuklarına oranla, 6–10 kategorisindeki sıfatları daha az ayırt edebilmekte ve kullanabilmektedir.” (Yılmaz, 1974, s. 31)

Sıfatlar üzerinde yapılan bu araştırmada ilk beş kategorideki sıfatların somut nitelikte oldukları ve köylü çocukların içinde yaşamış oldukları çevre şartlarında daha çok somut varlıklarla karşı karşıya kaldıkları göz önünde tutulursa, yapılan bu araştırma sonucunun normal olduğu kabul edilir. Diğer taraftan şehirli çocukların da içinde bulundukları sosyal ve kültürel çevrenin soyut kavramlarını öğrenmeye elverişli olduğu söylenebilir. Buradan, dil öğrenmede,  çevrenin önemli bir etken olduğu sonucuna varılabilir.

Neuhaus, 1962 yılında yaptığı diğer bir araştırmasında şehirli çocukların köylü çocuklarına oranla, daha uzun cümle kullanma eğilimini ortaya koymuştur.  

“Fonemlerin  farklılaşmasında sosyal çevrenin dilsel değerlerinin büyük bir rolü olduğu, öksüzler yuvasında ve ailede yetişen çocuklarda doğumdan sonraki sekizinci aydan itibaren görülmektedir.”
, “yuvada yetişen çocukların çıkardıkları fonem sayılarının, ailede yetişen çocuklara oranla, daha az olduğu, aynı zamanda bu fonemlerin ayrımlaşmamış olduklarını” yaptığı bir araştırma ile tespit etmiştir. (Yılmaz, 1974, s.33 içinde; Mc Carty. 1966, s.305-343)

 Sosyal Kategorilere Göre Dilin Kazanılması 2 (Devamı) için TIKLAYIN>>>>>>>>>


0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme